Şubat’tan Mart’a İstanbul

Sena Hayta (27)
Metin Yazarı, The Others

 

 

Dört duvar arası saklandık, kardan, yağmurdan kaçtık. “Etkinlik var!” dediler, “Aman abi, hava kaç derece görmüyor musun?” cevaplarını verdik durduk. Kat kat giyilen kıyafetler sağ olsun, bırakın kulübü vestiyere kadar bile gidemedik. Kokteyller yerini zencefil, bal, limon üçlüsüne bıraktı, Meksika esintisi isteyenlere de karabiberle destek olundu. Ofislerde de durum farklı değildi; 2017 planları bize, biz onlara virüs gibi yapıştık. Koltuklar aşındı, mesailer ağladı. Kar tanesi, annesinin bir tanesi tadında paylaşımlardan artık hepimize gına geldi. Şubat’ın 2. yarısında artık burnumuzun hatta gözlerimiz ve kulaklarımızın ucunu dışarı çıkarma vakti geldi.

Rüya Sineması: İki süper film birden

Belki de artık her birey bir azınlık. Kabullenmek çok zor, kabul ettirmek çok çetrefilli. Dış cephemizi zorlayan iç dünyamız belli ki beceriksiz bir iç mimar tarafından tasarlanmış. !f İstanbul Bağımsız Film Festivali’nin tanıtım filmini izledikten sonra bu kelimeler dökülüverdi kağıda. Dünyanın dört bir yanından 126 filmin gösterileceği festival listesine bir göz atmakta fayda var, seçki rüya gibi gerçekten. Türkiye’de ilk olarak !f İstanbul’da yayınlanacak ve merakla beklenen filmler, belgeseller, kısalar ve izleyiciyi ters köşeye yatıracak birçok yapım 16-26 Şubat arası izleyiciyle buluşuyor. Hayatla yüzleşmeye korkmayan !f’çilere ilaç gibi gelecek festivalin teması, “İyileştiren Şeyler”. Tema doğrultusunda film gösterimleri dışında, müzik performansları ve oturumlar da gerçekleşecek, festival web sitesinden etkinlik ve tarihleri kontrol edebilirsiniz. Beni en çok sevindiren haber ise festivalin kapanış filmi “T2 Trainspotting” oldu. Ergenliğimi, kitabıyla ve filmiyle, etkisi altına alan Trainspotting’in 2.’sinin geleceğini duymak bile beni sabırsızlandırırken !f İstanbul “combo” yaptı ve 25 Şubat günü önce serinin ilk filmini izleyip sonra 6 salonda da gösterilecek “T2 Trainspotting”i Türkiye’de ilk kez izleme şerefine nail olabileceğimizi açıkladı. “Choose a life” monoloğunu sinemada izleyecek olabilmeye mi sevineyim, eski ekiple yepyeni filmi göreceğime mi sevineyim bilemedim. Kaçırmamanızı şiddetle tavsiye ederim.

Şehrin sesi açılıyor

İptal edilmeyen sosyal hayatımız olduğu müddetçe biz kulaklarımızın pasını silmeye ve bu şekilde motive olmaya devam edeceğiz. Şubat’ın ortası itibariyle şehrin sesi biraz daha açılıyor. Zorlu Performans Sanatları Merkezi bu aralar yeni etkinlik serisi Lokalize ile dikkat çekiyor. Bağımsız yerli sanatçıları ağırlayan Lokalize serisi, topraklarımızdaki cevherleri bir araya getiriyor, rock, blues ve elektronik gibi birçok türü de kapsıyor. Bu seride benim ilgimi çeken etkinlikler ise 15 Şubat: Babazula, 1 Mart: 9’dan Sonra Elektronik kapsamında performans gösterecek Tolerance Break, Akın Sevgör ve Seretan bir diğeri de 8 Mart: Dünya Kadınlar Günü kapsamında sahne alacak Nilipek, Merve Çalkan, Sedef Sebüktekin ve Selin Sümbültepe. Önümüzdeki dönemin en şanslı günü ise 11 Mart Cumartesi, bu gün şehirde 3 farklı yerde 3 güzel etkinlik var. Geçtiğimiz günlerde hava şartlarında dolayı iptal olan Demonation Festivali No:7’nin 2. günü, Babylon Bomonti’de yeniden gerçekleşecek. Biraz punk, biraz psikedelik rock, farklı ritimler ve atmosferler için Kadıköy havasını Bomonti’ye taşıyan festivali deneyebilirsiniz. ROXY, 11’inde duygu yüklemesi yapılacak Jay Jay Johanson konseri ile gönülçelen bir tavır sergiliyor. O geceyi ise tatlı bir bahar geçişiyle Indigo kabininde yer alacak Roman Flugel ile noktalayabilirsiniz. Son zamanların gözde semti Arnavutköy’de de güzel şeyler oluyor, planlarınızı yaparken buralara da göz atmayı unutmayın.

Dalgasız kahve

Artık her köşede tekel yerine 3. dalga kahveci görüyoruz, içimiz dışımız kahve oldu. Sıcaklık vermesi gereken ama çoğunlukla steril ve “snob” olması üzerine kurgulanmış tek tip bir tasarıma sahip bu dükkanlar kimi zaman geleneksel bazı duygularımı kabartmıyor değil. Bu dalgaya alışan da var, kahve zincirlerinin sadece bardağa isim yazmasıyla tavlanan bir kitle de ama her iki kahveseverin de ortak noktası en sakin, en dalgasız koy olan Türk kahvesi. Komşuculukların olmazsa olmazı, ajansta mini araların baş tacı Türk kahvesi hepimizin biriciğidir. Falının mobil uygulaması bile çıkan, cezvesini unutup makinelere teslim ettiğimiz bu cancağız aslından hala layıkıyla bazı yerlerde yapılmaya devam ediyor. Benim vazgeçilmezim İstiklal Caddesi, Olivia Geçidi Sokak’taki Mandabatmaz. Oturacak yer bulmak zor ama biraz bekledikten sonra küçük taburelere yerleşip, daracık sokağa eşlik eden 2 bina arasından gökyüzüne bakmak huzur yüklemesi için ideal. Bu keyfi evde de yaşamak istiyorum, marketten alınan kahveye razı değilim derseniz de Eminönü Tahtakale’de Kahveciler Sokak’ına gidebilir, mis kokular arasında dükkanları ziyaret edebilirsiniz. Elinizde yeni çekilmiş kahvenin sıcaklığı ile de Tahtakale’de her şeyin en ucuzunu bulacağınız bir yürüyüşe çıkabilirsiniz.

Çıplak gözle

Ekranlara bakmaktan çıplak gözle güneşe bakmayı unuttuk. Nereye gitsek, biz görmeden önce telefon ekranı yakalayıveriyor anı. Eski çakmakların yerini cep telefonları aldı artık, çoğu zaman konseri telefon ekranından izlerken buluyoruz kendimizi. Yemek olayına hiç girmiyorum, artık her yemek bir intikam çünkü paylaşacağım derken buz gibi oluyor canım tabak. Bizi paralize eden bu ekranları kapatıp, kısa bir süre de olsa çıplak gözle, kulakla deneyimleyeceğimiz kültür etkinliklerine gitmekte fayda var. Ocak ayında başlayan ve 15 Mart’a kadar devam edecek olan Botanik Üzerine sergisi, BLOK Art Space’te gerçekleşiyor. Anadolu ve Akdeniz bölgesindeki bitki türlerine yoğunlaşılan, 10 sanatçının botanik ve sanat arasında bağlar kurduğu sergi, binalar arasında nefes almanızı sağlayabilir. 10 Şubat – 7 Mayıs arası Arter’de yer alacak Jake ve Dinos Chapman’ın “Anlamsızlık Aleminde” kişisel sergisi, Nazi’lerden Roland McDonald’a farkı bir eleştiri türü ile izleyiciyle buluşuyor. Son ve en çok heyecan veren etkinlik ise Zorlu Performans Sanatları Merkezi’nde 24 ve 25 Şubat tarihinde gerçekleşecek Movies In Concert: Amadeus Live. Miloš Forman’ın Mozart’ın hayat hikayesini anlatan 84 yapımı filmi Amadeus’un müzikleri, dev bir orkestra ve koro ile filmden sahneler eşliğinde performans edilecek.

Bu dönemki etkinliklerin çoğu çıktıkları günden itibaren hızla tükeniyor. Bu sebeple parmaklarınızı çabuk tutup nesli tükenmekte olan biletleri bir an önce edinin. Her alanda olduğu gibi bu alanda da işi son güne bırakmayı sevenlere benden tavsiye…

 

Bu yazı ilk olarak JR. by Campaign Şubat 2017 sayısında yayımlandı.