JR. by Campaign

7,8,9,10… X-Y-Z?

Toplantı organize etmekten sosyal medyada ‘stalk’lamaya kadar hayatımızın her anında akıllı telefonlarımız yanı başımızda duruyor. Peki gelecekte bizi ne bekliyor?

Yıldırım Ünverdi (28)

ULMER AR-GE ve Bilişim Koordinatörü, Bahçeşehir Üniversitesi

 

 

Yıl 1983, Motorala tarafından DYNATAC 8000X adlı model mobil telefonu piyasaya girdi. O zamanlar bu model ve ileriki modeller özellikleri kısıtlı olduğu için sadece konuşma için ve genel olarak çalışan kesim tarafından kullanılıyordu. Bununla birlikte tam otomatik şebekelerin geliştirilmesi ile 1G dönemi resmen başladı. Yıllar yılları takip etti, piyasaya yüzlerce farklı marka ve model, yüzlerce farklı özellikler dahil oldu. Data paket erişimi, hızı için kullanılan ‘G’ harfinin önündeki rakamlar da yıllardan nasibini alarak gelişiyordu ‘2G, 3G…’

Akıllı diyebileceğimiz ilk telefon 1992 yılında IBM tarafından Simon adıyla ortaya çıktı. Simon’un özellikleri arasında hesap makinesi, faks alıp gönderme, email alıp gönderme ve takvim vardı. İlk akıllı dediğimiz telefonun 3 yıl önce ortaya çıkmasına rağmen ‘akıllı telefon’ kavramı 1995’te hayatımızı anlamlandırmaya başladı.

İlk kablosuz telefon ve ele sığan bilgisayar sloganıyla lanse edilen BlackBerry’ler, ardından kameralı, enteresan dizayna sahip olanlar, kapaklılar, MP3 çalanlar, video oynatanlar, su geçirmez olanlar, harici kartlı olanlar, internette girebilen farklı marka model ve modellerinin daha birçoğu şu anda tarihin tozlu raflarında ve bir neslin anılarında.

Şimdinin emojilerini bir nesil sadece telefon klavyesinin işaretleriyle yapmaya çalışıyordu. Yeni nesil dediğimiz Z kuşağı belki de Ericson a1018’i ya da dünyanın gelmiş geçmiş en çok satan telefonu (200 milyonun üstünde) Nokia 1100’ı hiç duymadı, görmedi. Telekominikasyon şirketlerinin de gelişmesiyle “Çaldır kapat kontörün bitmesin, ben seni ararım” cümlesini hiç kurmadı ve kurmayacaklar. Çünkü onlar devrime doğanlar…

iDevrim

Tarih: 9 Ocak 2007

Yer: Macworld Expo, SF

Soğuk bir San Francisco sabahında Macworld Expo sahnesinde siyah balıkçı yaka kazak giymiş bir adam sahneye yürüdü ve “Bugün sizinle tarih yazacağız” dedi. Steve Jobs bu sözünün ardından ilk jenerasyon iPhone’u (iPhone 1) tanıttı. İnsanlar bu tanıtımın ardından sanki yeni bir keşif yapılmış, yeni bir yer bulunmuş gibi heyecanlandı. Gerçekten de öyleydi, Steve Jobs telefon dünyasında tabiri caizse ‘Amerika’yı yeniden keşfetmedi, yeni bir Amerika buldu.’ O günden sonra hem hayatlarımızda hem de telefon dünyasında hiçbir şey aynı kalmadı desek yanlış olmaz sanırım.

Binlerce ön sipariş sonrasında, dağıtımına başlanan ilk jenerasyon iPhone artık hayatın akışına dahil oldu. O yaz iOS sistemine rakip Android geldi. İlk Android telefon duyuruldu. Hep bir merakla Apple’ın yeni ürünlerinin lansmanlarını bekledik. Özellikle de iPhone’u. İlk iPhone’un ardından, 2008 yılında iPhone 3G, 3Gs… Ve yıl 2017 iPhone 8, 8 Plus ve merakla beklenen iPhone X şu anda kullanılmakta. Bu süreç sadece Apple için değil, şu an raflarda olan birçok marka için aynı şekilde ilerledi diyebiliriz. Samsung Galaxy S modelleri, LG Q modelleri ve daha birçok marka modellerini hep bir üste taşıdı ve taşıyor. Bu gelişmelerle birlikte bazı geçmişi parlak markalar yeniliklere yetişemedi ve yok oldu. Yıllar içinde teknoloji farklı boyutlara taşındı, akıllı telefon üreticilerinden bazıları -ki birçoğunu yakinen zaten biliyoruz- takibi bırakmadı ve kendilerini bu gelişmelerle yeniledi. Bu yüzden tarihsel sıralamaya ve gelişmelere tek tek değinip sizleri okurken sıkmak istemiyorum.

Sosyal medya platformları, video izleme kanalları gibi birçok farklı ortamın ortaya çıkması, akıllı telefonlarımızda kullanabileceğimiz yüz binlerce farklı kategoride uygulamanın bulunması neticesinde artık farklı bütçelere uygun marka ve modellerdeki akıllı telefonlar 7’den 70’e herkesin elinde. Her daim online olduğumuz akıllı telefonlarımız var. Akıllı telefonlarımız her geçen zamanda daha da hayatımızın bir parçası haline geliyor. Hatta ‘bağımlılık’ haline geliyor denebilir. Öyle ki Deloitte tarafından yapılan Global Mobil Tüketici Anketinde insanların sabah kalktıktan hemen 5 dakika sonra telefonlarını kontrol etme oranı %61. Yatmadan 15 dakika önce telefonlarımızı kontrol etme oranı ise %74. Bu çalışma, akıllı telefon kullanımının önemli ölçüde arttığını ve artacağını aynı zamanda ne kadar bağımlı hale geldiğimizi de ortaya koyuyor.

İleride bizi neler bekliyor?

Kameralar

Hepimiz her yeni modelden sonra ileride akıllı telefonlarımızda neler, hangi özellikler yer alacak, daha neler olacak sorularını sormaya başladık. Bu soruyu Steve Jobs bizlere ilk iPhone’dan sonra daha da detaylı sorgulatmaya başladı çünkü beklentilerimiz her geçen yıl arttıyor.

iPhone X, Apple için iPhone alanında bir evrim, büyük bir gelişme olarak gözükebilir ancak bu gelişme telefon dünyası için devrim niteliğinde diyemeyiz. Sizler de fark etmişsinizdir ki her geçen gün telefonların modelleri birbirine daha çok benzemeye başladı. Gelecek yıllarda akıllı telefonlardaki gelişmeler yine beklediğimiz doğrultuda kameralarda, depolama alanlarında, ekranlarda, pil ömürlerinde olacak lakin bunlara ek olarak artırılmış sanal gerçeklik, yapay zeka gibi önemli kavramlar akıllı telefon endüstrisinde piyasaya çıkıcak yeni modelleri şekillendirecek ve rekabeti bir adım öne taşıyacak diyebiliriz.

İlk olarak her seferinde yenilenmesini beklediğimiz özellikleri ele alalım. Hepimiz için önemli bir unsur olan ‘kamera’lar. Hali hazırda dual lens kameralı, UHD, 4K çekim yapabilen telefonlar mevcut. Her yeni çıkan telefonun tüketiciyi yakalama noktası olarak görülen ve hep yeni modellerde konuştuğumuz ‘bunun kamerası c megapiksel, bunun z megapiksel’ diyerek rekabete girdiğimiz akıllı telefonlarımızdaki kameraların (ön ve arka) video ve fotoğraf çekim kalitesi her geçen yıl gelişmeye devam edecek. Durum öyle bir noktaya geldi ki görüntülü canlı yayın bağlantıları, YouTube için video çekimleri, röportajlar akıllı telefonlarımızdan gerçekleştiriliyor. Apple, iPhone X ve 8 Plus’ta Truedepth kamera sistemini kullanmakta. Apple 3D sensörünü daha iyi hale getirmek ve geliştirmek için çalışmalarını hızlandırdı. İki veya daha fazla standart kamerayı kullanan derinlik algılayıcı sensörler her yıl daha iyi hale gelmekte. Son model iPhone’ların Plus modelleri de dahil olmak üzere çift kameralı telefonlarda derinlik algılayıcı sensörler bazı mükemmel özel efektler yapmamız için yeterli lakin hala mükemmel değiller. Özellikle bu sistemler yüz tanımayı gerçekleştirmek için kullanıldığında, aldatmayı çok kolay oldukları için hala eleştirilere maruz kalmaktadır. Örneğin son zamanlarda, bir araştırmacı, Samsung’un yeni Galaxy Note 8’inde yüz tanıma sistemini yalnızca ikinci bir Note 8’de gösterilen yüzünün bir fotoğrafını göstererek kandırmayı başardı. Aynı şekilde iPhone için de Face ID’yi hackleme videoları internet ortamında çokça bulunmakta. Gelecekte, 360 derece çekim yapabilen kameralar telefonlarda yer alacak. Telefonlardaki ikili kameralar kesinlikle burada kalacak. Ve zamanla iki kamera, üç sonra dört, beş gibi dönecektir. Elbette tüm bunlar, görüntü işlemenin tümünün yanı sıra kullanıcıların deneyimini neredeyse anında yapmak için kullanılan yazılımı güçlendirmek için daha hızlı çiplere ihtiyaç duyacaklar. Fotoğraflar, giriş seviyesi ve pro DSLR’larla çekilenlerle aynı seviyede olacak.

 

Artırılmış sanal gerçeklik (AR) / Sanal Gerçeklik (VR) / Yapay zeka (AI)

AR, önümüzdeki yıl başlayarak kurumsal iletişim, lojistik, üretim, analitik, ürün tasarımı, eğitim, pazarlama, saha servisi ve daha fazla sektörü dönüştürmeye başlayacak. Bugünün telefonları bu kadar geniş yelpazede değil. Ama yarın olacak. Derinliği hissettiren kameralar artırılmış gerçeğin artırılması için çok önemli. Özellikle Google ve Apple bu alanda büyük yatırımlar ve girişimler yapmakta. Artırılmış gerçeklik için nihai donanım platformu giyilebilir teknoloji, özellikle gözlükler olacaktır. Ancak bu teknolojiyi geniş ölçüde etkinleştirmek için yeterli ilerleme kaydedilinceye kadar, AR akıllı telefonlarda ve tabletlerde yaşayacak. Tüm teknoloji devleri artırılmış realite üzerine büyük bahis oynuyorlar. Birçok firma AR için optimize edilmiş akıllı telefonlar üzerinde çalıştığını söylüyor çünkü ileri derece AR nedeniyle, akıllı telefonların özel sensörlere ve muazzam işlem gücüne ihtiyaçları olacaktır. Apple, AR geliştiricisi tarafından kolayca AR uygulamaları oluşturmaya yönelik bir kit olan ARKit ile yapılan uygulamalara yönelik destek içeren bir sonraki mobil OS olan iOS 11’i piyasaya sürdü. Microsoft, uzun yıllardır HoloLens’i (gerçi bu işin farklı bir boyutu çünkü burada mix reality devreye giriyor) geliştiriyor. Nisan ayında Facebook, AR uygulamaları oluşturmak için bir ortam olan Camera Effects Platformunu ve AR Studio’yu duyurdu. Google da, ARKit’e tepki olarak Android cihazlar için geliştirilmiş bir kit olan ARCore’u tanıttı.

Artırılmış sanal gerçeklik ile neler yapabiliriz sorusunu birkaç basit örnekle anlatalım. Örneğin yurt dışında ögeleri ana dilinize çevirmek için kamerayı bir restoran menüsüne yönlendirebilirsiniz. Mobilya alımı yaparken telefon kameranızı oturma odanızın zeminine yönlendirebilir ve nasıl göründüğünü görmek ve etrafında dolaşmak ve altına bakmak için bir kahve masasının sanal bir şekilde yerleştirilmesini yapabilirsiniz. Mobilya örneğini Apple ve IKEA gerçekleştirdi. Uygulamanın ardından IKEA dijital başkanı Michael Valdsgaard, “Bu gerçek insanların gerçek hayatta kararlar almak için kullanabilecekleri gerçek bir uygulama gibi” dedi. İşin bir diğer boyutu reklamcılar açısından ileriki yıllarda mobile AR platformu büyük bir önem kazanacak, özellikle 2021 yılında. VR bu işin biraz daha eğlence kısmında kalıyor. Daha çok oyun, film ve video izleme alanlarında kendini göstermekte.

Akıllı telefonlara yapay zeka (AI) yeteneklerinin eklenmesi metin, ses, görüntü, video ve sensörlerle birlikte kullanıcı ve telefon arasındaki verimliliği artıracak, ikincisi ise uygulamalar, içerik yerel ve diğer özellikler arasında etkin hizmetler ve toplu bilgilerin aktif olarak sunulmasını sağlayacak. Sentient Technologies firmasının her insanın ruh halini ve nasıl değişeceğini bilen AI teknolojisi üzerinde çalıştığını biliyoruz. Akıllı telefonlarımız yakında nasıl hissedeceğimizi ve duygularımızı bilecekler. AI’nın gelişmesiyle aynı zamanda telefonlarımız hayatımızı nasıl iyileştirebileceğimiz konusunda öngörülerde bulunacaklar. Hali hazırda zaten Siri çok verimli olmasa da sorularımızı cevaplayıp bizlere önerilerde bulunabiliyor. AI teknolojisinde gelecekteki yeniliklerin bu sanal asistanların bizim için nasıl çalışacaklarını, hayatımızı nasıl değiştireceğini hayal edin. Hakkınızdaki her bilgiyi birleştirip öğrenerek karar verebilecekler. Online siparişlerinizi sanal asistanınız üzerinden akıllı telefonunuzla verebileceksiniz. Ayrıca bir yere rezervasyon yaptırmak isterken, arkadaşınıza gitmesini istediğiniz mesajı sesli okuyup gönderirken, sevdiklerinize hediye gönderirken ve daha birçok güncel aktiviteleriniz için kullanabileceğiniz bir asistan. Bu durum yakın arkadaşımıza veya sekreterimize bizim için bir şeyler yapmasını söylemekten pek de farklı olmayacak. Kulaklıklar gibi giyilebilir cihazlar bir cep telefonunun AI asistanına bağlanacak ve Siri’ye veya başka bir AI teknolojisine uzaktan talimat verebileceğiz. Akıllı telefonunuzdaki AI yardımcımıza her zaman, her yerde erişilebileceğinden, hayatımız daha da kolay olacaktır.

 

Ekran

Şu an için OLED ekranlar karşımıza çıkmakta. Peki ya esnek ekranlar? Star Wars’tan Iron Man’e kadar hologramlar uzun süredir bilim kurgu ve fütüristik fantastik filmlerde yer alıyor. Holografik telefonlar bir gün gerçeğe dönüşecek. Bunu, sahip olamayacağınız en havalı akıllı telefon olarak düşünün. Queen’s Üniversitesi, laboratuvarında HoloFlex adı verilen esnek bir gövde ve holografik ekran içeren bir akıllı telefon oluşturdu. 3D gözlük kullanmadan ekranı farklı açılardan izlemek ve ekrandaki görüntülerle etkileşimde bulunmak için ahizeyi bükmek yeterli. Tabii ki de bu son nokta değil. HoloFlex hala geliştirme aşamasında. İleride bileklerimizin etrafında sarabildiğimiz, yürüyüş ve spor için GPS özellikli bir kemer klipsine dönüştürülebilir veya videoları izlemek için düz bir ekran olarak kullanılabilir telefonlar karşımıza çıkacak. Nokia’nın da bu alanda birtakım çalışmaları var.

Pil

Hepimiz daha fazla pil ömrü istiyoruz. Samsung’un Gelişmiş Teknoloji Enstitüsü (SAIT), mobil cihazları ve elektrikli aracı daha önce hiç olmadığı kadar hızlı şarj edebilen bir pil teknolojisi geliştirdiğini açıkladı. Güncel hızlı şarj teknolojisiyle şarj etmek genellikle bir saat süren bir batarya için yeni teknolojinin 12 dakika içinde bir bataryayı hızlı şarj edebileceğini iddia ediyor. Bu şarj şu an için hızlı üretimde değil ama gelecekte olacak. Günümüzde kablosuz şarj üniteleri popüler. Mobilyalarda, aksesuarlarda bu teknoloji kullanılmakta. Artık illa ki telefonumuzu uzakta bir prize takmamıza gerek yok. Belki de bir yemek masamız, sehpamız ya da çalışma masamızın üstündeki aksesuar bunu sağlıyordur. Yakın gelecekte geleneksel batarya şarj yöntemlerinin yerine şarj teknolojisinde güneş enerjisi devreye girecektir. Sunpartner Technologies, bir mobil cihazın etrafını saran hafif bir cilt / kılıf geliştirdi ve üzerindeki materyal ışığın enerjisini toplayarak cihazın şarj olmasını sağladı. Bu, hem iç mekandaki hem de dışarıda doğal ışık ile çalışacak şekilde tasarlanıyor bu durum da pil ömrü yüzde 10 ila 15 oranında artırabilir. Mobil şarj aletlerimiz tarihe karışabilir. (Wireless teknolojisi hakkında piller dışında küçük bir bilgi daha vermek istiyorum. İleride birçok ev aletimiz wireless teknolojisiyle çalışacak. Akıllı telefonlarımızdan bu aletleri kontrol edebileceğiz.)

Ya sonra?

Yazıda elimden geldiğince akıllı telefonlarımızda gelecekte yer alması öngörülen teknolojileri ve gelişmeleri yazdım. Kendim bir Apple ürünleri tüketicisi olduğum için çoğu yerde Apple’dan örnekler var (Bu açıdan lütfen affedin).

Her geçen zamanda ürünlerden tatminkar olma oranımız düşecek ve beklentilerimiz daha da artacak. Bu nedenle her zaman “Ya sonra?” sorusunu soracağız. Çünkü hep daha fazlasını isteyeceğiz. Bazı yazılarda karşıma çıkan sonuç ileride telefonların olmayacağı yönünde. O kadar uzak olmayan bir gelecekte cep telefonlarımız olmayacak diyen ciddi bir kesim var. Bunların yerine giyilebilen artırılmış sanal gerçeklik aksesuarları gelecek. Bu ürünler, ihtiyaçlarımıza ve duruma bağlı olarak gerçeğe, artırılmış sanal gerçekliğe ya da direkt sanal gerçekliğe kesintisiz olarak geçiş yapmamızı sağlayacak. Bence bunun için daha zaman var. Bu yüzden önceden de belirttiğim gibi şu an için telefon endüstrisinde yakın gelecekte önemli bir yere sahip olacak gelişmeler artırılmış sanal gerçeklik ve yapay zeka teknolojileri tarafından şekillenecek. Bu durumlar artık akıllı telefonlarla birlikte standart bir ekipman ve özellik olarak bizlere sunulacaktır. Gerçekten de teknoloji devleri akıllı telefonlarda AI ve AR teknolojisinin tüm potansiyelini açığa çıkarmayı başarırsa ileride neler olacağını çok merak ediyorum. Beklendiği gibi veri 5G’ye taşındıktan sonra ardından inanılmaz derecede işlevselliği olan 6G gibi süper hızlı telefonlar kullanıyor olacağız. Akıllı telefonlardaki yenilikler, önümüzdeki 20 yıl içinde istikrarlı bir şekilde artacak. Yukarıdaki özellikleri gelecekteki akıllı telefonlarımızdan beklemek heyecan veriyor ama akıllı telefonlarımızda müthiş özellikler karşılığında ödemek zorunda kalacağımız fiyat daha da merak uyandırıyor.

Gelişen teknolojiyle birlikte birçok konu; özellikle yapay zeka avantaj ve dezavantajları bakımından tartışılıyor. Artırılmış gerçekliğin ve yapay zekanın en üst düzeyde potansiyeliyle çalışabilmesi için gizliliğimizden ödün verilmesi gerekiyor mu? Pazarlamacılar, bizimle, beğenilerle ve tercihlerimizle ilgili erişilemeyen veriler edinmek için özel bilgilerimizden istifade edebilir mi (Halihazırda zaten gelişen teknolojiyle birlikte özellikle sosyal platformlarda birçok şeyden ödün veriyoruz)? Ve asıl hep sorguladığım durum şu an bile ellerimizden düşürmediğimiz arkadaşlarla buluştuğumuzda bile genelde bu videoyu, bu resmi gördün mü diyerek telefon üstünden geçirdiğimiz sohbetler ardından sosyal medya hesaplarımızı kontrol ederken arkadaşlarla bir şeyler paylaşmak yerine o platformlarda harcadığımız zamanı düşününce; kısacası gözümüzü dışarda olan bitenden kaçırıp sanal dünyaya dalınca ve ileride bahsettiğim bu teknolojilerle bizlerin mobil cihazlarına tamamen bağımlı olması halinde işlerin nasıl gelişeceğini merak ediyorum, ya siz?

Bu yazı ilk olarak JR. by Campaign Aralık 2017 sayısında yayımlanmıştır.