Hüznün ülkesi: Portekiz
Lizbon, Porto, Aveiro ve Coimbra… Atlas Okyanusu’yla çevrili olan Portekiz’de görülmesi gereken yerleri ve önemli detayları Selen Aktümen yazdı.
Fotoğrafçı
Hayallerimin yeri olduğunu, hatta gezmek için planlar yaptığımı söyleyebileceğim bir ülke olmadı Portekiz. Bir eğitim için gidip; gitmişken gezdiğim bir ülke oldu.
Portekiz günümüzün popüler şehirlerinden olan ve -birçok kişinin yanlış bildiği- başkenti Lizbon olan bir ülke. Burada da gezilecek Porto ve Lizbon şehirleri bulunmakta.
Avrupa’nın en ucunda okyanus kenarında olan bu ülke hem yüz ölçümü olarak hem de nüfus olarak küçük ve İstanbul’a çok benzemekte. 2 büyük şehir de 7 tepe üzerine kurulmuş ve insanları da bize benzer.
Neden mi “Hüznün Ülkesi”? Fado’nun başladığı ve söylenmeye devam ettiği yerdir. Fado, 19. yüzyıldan günümüze kadar uzanmış bir Portekiz halk müziği türüdür. Fado’nun tam bir çevirisi olmamakla beraber, kelime anlamı kadere veya alın yazısına yakındır.
Lizbon
Şehir kasaba gibi küçük ve çoğu yere yürüme mesafesinde. Lizbon’da manastır, kilise, akvaryum bulunmakta; şehir ise nehir kenarında bulunmakta. Aynı zamanda okyanusa da küçük bir kıyısı var.
Şehirde bulunan Belem bölgesi merkezden bir otobüs mesafesinde yer alıyor ve yürümek istendiğinde biraz uzun sürebiliyor. Ünlü köprüsü olan 25 Nisan Köprüsü, Belem bölgesinden gözükmekte. Belem’in en ünlü lezzetlerinden biri ise bir tatlı olan Nata.
Belem bölgesinin büyük bir meydanı var. Meydanın ortasında bir çeşme ve park bulunuyor ki bu da Prenses Sisi’nin sarayının bahçesine benzemekte. Ayrıca manastır, kilise, Belem Kalesi ve denizcinin heykeli de burada bulunmakta. Belem Kalesi öncelerde tamamen denizin ortasında olan bir kaleyken zamanla çığların olması ile toprak toplanarak deniz kıyısına yakınlaşmış.
Bairro Alto kısmında ise Fado ve gece hayatı bulunmakta. Bu caddeye giderseniz eğer o ünlü sarı tramvayı da görebilirsiniz.
Lizbonda yemek olayı biraz gariptir ki aç kaldığımı söyleyebilirim. Öncelikle her yerden deniz ürünü yemek biraz tehlikeli olabiliyor; gidenler zehirlenme konusunda beni uyarmışlardı. Bazı restoranlar pahalı olabiliyor ama bazı uygulamaları kullanarak iyi mekanlar bulabilirsiniz.
Rossio Meydanı ya da sık kullanılan adıyla Pedro IV Meydanı, Orta Çağ’dan kalma ana bir medyan olarak ön plana çıkıyor. Carmo Rahibe Manastırı ise Lizbon’da bulunan anıtsal bir yapı. Orta Çağ’a ait bu yapının büyük bölümü 1755 Lizbon Depremi’nde yıkılmış. Gotik tarza ait kalmış olan Carmo Kilisesi ise halen ayakta durmakta.
Gezinizde Sao Jorge Kalesine çıkmanızı ve gezmenizi tavsiye ederim. Öncelikle buraya gidebilmek için tramvayı kullanmanızı öneririm çünkü yokuş hayli yorucu olabiliyor. Kaleden bütün şehri ayaklarınızın altına alabilirsiniz.
Kalenin tam karşısındaki tepede ise Sao Vicente of Fora kilisesi ve manastır bulunmakta. 17. yüzyıldan beri ayakta kalan bu tarihi yapının kraliyet tarafından yapıldığı düşünülüyor.
Porto
Şehrin yerleşimi Roma İmparatorluğu’nun bir karakolu olduğu yüzyıllar öncesine dayanıyor. Adının kaynağının Latince’de Portus Cale olduğu bilinir.
Lizbon’a göre daha Avrupai şehir olan Porto, daha fazla tarihi, sanatı ve turisti içinde barındırmakta. Porto’ya gitmeden önce Anthony Bourdain’in programını izlemenizi tavsiye ederim çünkü onun sayesinde gerçekten güzel yemekleri nerede yiyebileceğimi öğrendim.
Öncelikle “Francesinha” adında bir yemekleri var; insanlar geceleri fazla içki tükettikten sonra öğleyin yemeleri için yapılmış ama bu sonrasında gelenek haline gelip günlük hayatta da yenmeye başlanmış. Şehir merkezinden 5-10 dakika yürüme mesafesinde olan “O Afonso” restoranında Portekiz’in en iyi francesinha’sını yiyebilirsiniz.
Alkol olarak köprünün karşısında bazı pub’larda şarap tadımı yapılmakta. Eğer şekerli ve sofra olmayan şaraplardan hoşlanmıyorsanız tavsiye etmiyorum. Şarap tadımlarının ücretleri 10-25 euro arasında değişmekte. Tek şarap fiyatları ise daha uygun olup 2-5 euro arasında.
Porto’da 6 köprü bulunmakta. Bu 6 köprüyü gezmek isterseniz 15 euro değerinde bir tekne gezisi var ve yaklaşık olarak 50 dakika sürüyor. Ayrıca Douro Nehrinin her iki kısmında da yürüme sahil şeridi bulunmakta. İstediğiniz gibi nehir kenarında oturabilir, yemek yiyebilir hatta yürüyüş yapıp akşam arkadaşlarınızla takılabilirsiniz. Meydanda bulunan Sao Bento tren istasyonu, sanatsal ve günümüzde etkin bir şekilde kullanılmakta. Hatta bazı yağlı boya çalışmalarını tavan ve duvarların bir kısmında görebilirsiniz.
Sao Francisco kilisesinin kendisi Gesamtkunstwerk olarak görülmeli. Tüm oda yaldızlı ahşap oymalarla kaplı.
Porto’nun en can alıcı noktası ise Porto Katedrali. İçeri girer girmez inanılmaz bir müzik sizleri karşılıyor ve kilisenin akustiği ile orada adeta büyüleniyorsunuz. Katedralin adı Se diye geçmekte. Burası aynı zamanda başpiskoposun bulunduğu katedral. Yaklaşık 1000 yıldan fazladır ayakta olan bu tarihi katedral Gotik, Romanesk, Manuelin ve Barok tarzında yapılmış.
Aveiro
Porto ile Lizbon arasında bulunan ve küçük kasaba şehri olan Averio okyanus kenarında yer alıyor. Bu şehir kanallar ile çevrili ve deniz yolu ile ulaşım yapılabilmekte. Ayrıca turistik olarak gondollar da kullanılmakta. Şehrin özelliklerinden biri rengarenk evleri ve sokaklardan oluşması. Turistik acıdan diğerleri kadar bilinmese de Porto, Coimbra veya Lizbon’dan insanların hafta sonu gidebilecekleri kadar uzaklıkta bir yerde.
Averio’da bulunan Museu de Arte Nova, içinde kıyafetlerin ve moda tarzının bulunduğu ve sergilendiği yer olarak ön plana çıkıyor. Costa Nova Beach kısmında ise sizi tipik Amerikan tarzında evler karşılaşayacak. Tarih olarak bakıldığında balıkçı şehri olan Averio’ya küçük bir Venedik denebilir ama daha huzurlu ve daha az insan var.
Okyanus kenarında uzun bir kumsalı olan bu şehre yazın giderseniz okyanusa girme imkanı bulabilirsiniz. Ekim’den sonra dalgalanmaya başlıyor. Burada tarihsel olarak balıkçılık ve balıkçılarla ilgili birçok hikaye bulabilirsiniz; sadece birine sormanız yeter.
Coimbra
Hepsinin arasında favori şehrim olan Coimbra, Portekiz’in tam ortasında bulunan büyük şehirlerden biri. Sadece benim değil, J.K.Rowling’in de favori şehri. Kendisi Harry Potter’ı yazarken buradan esinlenmiş. Kültürü, tarihi, gelenekleri ve yemeklerinden…
Öncelikle burada Coimbra Üniversitesi bulunuyor ve yaklaşık 600 yıllık bir üniversite, şehrin tam tepesinde yer alıyor. Öğrenciler burada pelerin giymekte ve geleneklere göre bu pelerini kazanmak için bazı görevleri yerine getirmeleri gerekmekte. 1.sınıftan itibaren bu gelenekler ve görevler başlar ve hak edenler bu pelerini kazanır. Yaklaşık 3-4 yıl önce bu pelerin yüzünden 6 öğrenci hayatını kaybetmiş.
Canlı ve dinamik olmasının sebebi öğrenci şehri olmasına bağlanıyor. Ama bizim ülkemizdeki gibi bir öğrenci şehri düşünmeyin. Burada eğlenen, şakalar yapan, komik kıyafetler giyen öğrenciler var ve sürekli pelerinler görmeye de hazır olun.
Coimbra küçük bir şehir olmakla birlikte nehrin iki tarafına kurulmuş. 3 tane büyük meydandan oluşan şehre Eylül sonu ya da Ekim ayı giderseniz inanılmaz etkinliklere katılma şansını yakalabilirsiniz. Ayrıca Mayıs ve Haziran gibi tarihler de geçerli bunun için.
12. ve 13. yüzyılda Portekiz’in başkentliğini yapan şehir, UNESCO Dünya Mirasları listesinde yer almakta. Joanina Kütüphanesi üniversitenin çevresinde yer alıyor ve Harry Potter’ın filminde gördüğümüz kütüphanenin aynısına sahip olmasıyla dikkat çekiyor.
Fiyatlar:
- Coimbra Üniversitesi girişi: 7 euro
- Tekne turu + şarap tadımı: 15 euro
- Şarap tadımı: 3 / 21 euro
- Otobüs veya metro: 1.20 euro ( 1 saat içinde sınırsız aktarma ) Francesinha “ O Afonso ” + içecek: 10 euro
- Porto Kilise girişi: 5 euro
- Lizbon Kale girişi: 5 euro
- Lizbon – Coimbra tren: 14 euro
- Coimbra – Aveiro tren: 3.95 euro Coimbra – Porto tren: 13 euro
- Yemekler: 3 – 20 euro arasında değişiyor Alkol: 1 veya 1.5 euro
- Nata: 1.20 euro
- Uçak bileti: Paha biçilmez pahalıdır ki yapabildiğiniz kadar aktarmalı gitmenizi tavsiye ederim.
- Lizbon Jeronimos Manastırı: 5 euro
- Lizbon magnet: 1 euro
- Porto magnet : 1.5 / 2 euro
- Fado: 40 euro
Bu yazı ilk olarak JR. by Campaign Aralık 2017 sayısında yayımlanmıştır.