Ah Jül Sezar… Neden?

İtalya’ya gitmek için 50 sebebim vardı. Bir kez gidip döndükten sonra bir daha gitmek için ise 100 sebebim oldu.

Selen Aktümen (23)

Fotoğrafçı

 

 

Hepimizi biliriz ki İtalya hep bir ülkeden daha fazlası olmuştur; sanatı, tarihi, kültürü, yemeği ve daha fazlası ile. Saymak ile bitmiyor gitme sebeplerim. Vatikan’dan tutun, mükemmel pizza ve şarapları… Oradan Michelangelo ile Leonardo da Vinci… Türkiye’nin batısında bulunan ve Avrupa Birliği’nde olan bu ülke için bordo pasaportlulara vize istenirken, yeşillerde ise 90 gün süre var.

İtalya’nın bildiğimiz üzere birçok önemli şehri bulunsa da bunların içinden 4 tanesi en fazla turisti çeken noktalar: Milano, Venedik, Floransa ve Roma. Peki nedir bu şehirleri bu kadar çekici yapan?

Milano

Galleria Vittorio Emanuele lüks markaların yer aldığı eski ve tarihi bir alışveriş merkezi. Yapının mimarisi sizi büyüleyecektir. Benim tavsiyem erken bir saatte gitmek çünkü turist yoğunluğu fazla olunca gezmesi de zor oluyor.

L’Ultima Cena da İsa’nın çarmıha gerilmesi ve “Son Akşam Yemeği” bulunuyor. Günden güne solan bu yer zamana karşı yarışıyor. Yaklaşık 15 dakika bir süreniz var içeride kalmak için. Bu yüzden doya doya yaşayın.

Duomo Katedrali ise Avrupa’da yer alan katedrallerin en başında geliyor. İçerisinde birçok sanat eseri bulunan katedrali gezmek ücretli ve fiyatları değişiklik gösterebiliyor. Milano’da metrolara dikkat! 4 tane metro hattı olan şehirde bu hatlar fazla karışabiliyor, yani gideceğiniz yeri söylemek yerine metro haritasından durak olarak söylemeniz işinizi daha da kolaylaştıracaktır.

Venedik

Sular şehri olarak adlandırılan Venedik tam bir aşk şehri. Yaz ayında turist çeken bu yeri gezmek için en iyi zaman Nisan-Mayıs ya da Eylül-Ekim diyebilirim. San Marco meydanında kalabalığın ortasında gezerken seni daracık sokaklara sokar Venedik. Üzerinden büyük bir tarihin geçtiği sokaklar, evler ve köprüler… En önemlisi ise Rialto Köprüsü.

San Marco Bazilikası, Bizans mimarî sanatının en iyi örneklerinden bir tanesi. “Altınların kilisesi” olarak bilinen ve beş kubbeye sahip olan bazilikayı gezmek ücretsiz.

San Marco meydanı, en ünlü meydanlardan biri. Napolyon burayı “Avrupa’nın Resim Odası” olarak nitelendirmiştir.

İtalya’nın nadide müzelerinden bir tanesi olan Gallerie dell’Accademia, Leonardo’nun Vitruvian Man eserine ev sahipliği yapıyor. Müzeye giriş ücreti ise 12 euro.

Dükler Sarayı, gotik tarzda yapılan bir saray ve Venedik’in en popüler mekanı. Venedik’in eski ihtişamlı hayatını yansıtan bu yapı şimdi müze olmuş durumda ve giriş ücreti 18 euro.

Venedik demişken son olarak gondollardan bahsetmezsek olmaz. Bir kısa bir de uzun tur olarak ikiye ayrılan gondollar oldukça iyi ücretlere sahip. Bu nedenle eğer birkaç kişi binerseniz ya da başka insanlara eşlik ederseniz sizin için daha karlı olacaktır.

Floransa

Tam bir sanat şehri olan Floransa’da müzelerden kafanızı kaldıramazsınız. Bir başka aşık olursunuz bu şehre… Sokaklarında pazarlar, el yapımı şarap ve tiramisuları bulursunuz. En önemlisi ise Floransa Bifteği’dir, yemeden dönmeyin!

Piazza della Signoria Meydanı tam bir açık hava müzesi. Birçok ünlü mekanın burayla bir bağlantısı var.

Floransa’nın simgelerinden olan Vecchio Köprüsü, 2. Dünya Savaşı’ndan kalan tek köprüyken; Uffizi Müzesi dünyadaki en nadide parçaları koleksiyonunda bulunduruyor. Botticelli’nin Venüs’ün Doğuşu, Michelangelo’nun Kutsal Aile eseri burada bulunuyor. Müzeye giriş ücreti ise 18 euro.

Eğer Michelangelo ile Da Vinci’nin bütün eserlerini görmek istiyorsunuz tek adresiniz Piti Sarayı olmalı. Büyük bir araziye yapılan bu sarayın her odasında farklı bir sanatçının farklı tarzdaki işleri sergileniyor. Sarayın arkasında ise ünlü Boboli Bahçesi bulunuyor. Giriş ücreti 20.5 euro ve 14 euro olan saray, Floransa’nın en büyük mimarisi olarak kabul ediliyor.

Gotik tarzda inşa edilen Floransa Katedrali (Duomo), renkli mermer cephe kaplamaları ve romanesk stilini yansıtıyor. Zamanında ünlü Medici ailesine ev sahipliği yapmış olan Vecchio Sarayı ise çan ve kale görünümünü andırıyor.

Avrupa’daki ilk çizim akademisi olan Accademia’da Michelangelo’nun şaheseri Davut Heykeli sergileniyor.

Roma

Hristiyanlığın başkenti olarak kabul edilen Vatikan, yarışmaların yapıldığı Kolezyum, Sistina Şapeli, İspanyol Merdivenleri, Trevi Çeşmesi… Tarihi güzelliği saymakla bitmeyen bu şehre dair en güzel ögeler de pizza ve makarna. Roma’da diğer şehirlere göre yemek lezzetinin daha güzel olduğunu söyleyebilirim. En güzeli de Trevi’den sonra Girandola’da dondurma yemek, neli istersen ne kadar istersen, burada sınır yok.

Kolezyum’un tarihte adını duyurmasının sebebi ise gladyatör dövüşlerinin burada yapılması. Bunun dışında bir dönem tiyatro, barınma yeri ve taş ocağı olarak da kullanılmış. Bu mekana giriş ücreti 15 euro.

Roma Forumu, Antik Roma’nın siyaset, ticaret ve hukuk yaşamının merkezi. Burada ciddi miktarda arkeolojik yapı bulunuyor. Girmek isteyenlerin ödemesi gereken ücret 12 euro.

Vatikan aslında dünyanın en küçük devleti olarak geçiyor. Katolik kilisesine ait ve papa tarafından yönetiliyor. Vatikan’ın çevresinde Sistina Şapeli, Aziz Petrus Meydanı, Aziz Petrus Bazilikası, Castel Sant’Angelo ve Vatikan Bahçeleri bulunuyor. Ücret ise değişkenlik gösteriyor.

Trevi Çeşmesi ya da bilinen adıyla Aşk Çeşmesi Roma’nın en ünlü yapılarından biri. Dilek tutup çeşmeye para atmak ise oldukça popüler. Bir inanışa göre kim dilek dileyip sağ eliyle sol omuzunun üstünden para atar ise dileği gerçekleşir ve bir daha Roma’ya gelirmiş.

Pantheon, Antik Roma döneminden kalan en iyi korunmuş eserlerden biri. İçerisinde bazı kral, ressam ve mimarların mezarları yer alan bu yapıya giriş ise ücretsiz.

İspanyol Merdivenleri ise Roma’nın en hareketleri yapılarındandır birisi. İsterseniz sabah kahvaltınızı burada yapabilir, öğle yemeğini yiyebilir ya da akşam içmeye gelebilirsiniz.

Navona Meydanı ise şehrin en hareketli meydanı. Tavsiye olarak, akşam saatinde eğlencesi bir başka güzeldir.

Castel Sant’Angelo ya da bilinen adıyla Kutsal Melek Kalesi, içerisinde kendinizi kaybedebileceğiniz bir kale. Her melek size bir yol gösterir daha güzeli için.

Buraya yazabildiklerim sadece gitmek için birkaç sebebimden biridir. Bir de İtalyan yaşama stili vardır hissetmeniz gereken. O şarabı tatmanız, İtalyan gibi sevmeniz, neşeli olabilmeniz ve tarihin içinde kaybolabilmeniz… Daha fazlası için gidin gezin ve harika bir yaz geçirin. Her yaptığınızın şeyin tadı damağınızda kalacaktır.

İtalya’dan tüyolar!

Ulaşım

Bu 4 şehrin hepsinde metro hattı kullanmak her yere ulaşmanızı sağlayacaktır. Eğer şehirlerde 2 günden fazla kalıyorsanız kart almanızı tavsiye ederim ki, bu kartlar Venedik ve Floransa’daki müze giriş ücretlerinde de indirim sağlamakta. Roma’da bir farklı olarak ulaşım için otobüsler daha hızlı ve pratik.

Yemekler

Floransa’nın sokaklarından yiyebileceğiniz en güzel şeylerden biri Floransa Bifteği ve el yapımı şarap. Tiramusu ile harika bir kahve de ikinci seçenek. Eğer makarna istiyorsanız ve güzel olsun diyorsanız kesinlikle Roma’daki makarnanın diğer şehirlere göre daha güzel olduğunu söyleyebilirim. Ayrıca Roma’da inanılmaz tostlar yapılmakta. Milano’da ise pizzalar daha güzel. Özellikle 4 peynirli pizzayı yemeden dönmeyin derim. İtalya’da bulabilirseniz eğer (özellikle Venedik’te) el yapımı biraları gerçekten kararında ve damak tadı bırakacak kadar güzel. Birra Moretti içmeden dönmeyin. Sabah kahvaltınız için kruvasan ve espresso’yu mutlaka deneyin.

Bruschetta ise ekmek üzerine sarımsak, zeytinyağı ve domates içeriyor. Meşhur yemeklerinden bir diğeri ise Lasagna’dır. Klasik olarak makarna hamurundan açılan katmanların içine malzemeler yerleştirilerek yapılmaktadır. Çoğunlukla kıymalıdır ama peynirli de bulabilirsiniz.

Bu yazı ilk olarak JR. by Campaign Mayıs 2017 sayısında yayımlanmıştır.