Ayın Jr. sanatçısı: Cem Güventürk
Uykusuz’a karikatürleriyle renk katan Cem Güventürk (28), Şubat sayısı kapağına öğrencilik hayatından sektöre geçişin hissettirdiği duyguları taşıdı.
Cem Güventürk kimdir? Kaç yaşındadır, nereden mezundur, şimdi hangi işle meşguldür?
12 Nisan 1989 İzmir doğumluyum, 2011’de Eskişehir Anadolu Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Çizgi Film Animasyon bölümünden mezun oldum. Yaklaşık 6 sene kadar bölümümle alakalı animatör ve konsept sanatçı olarak çalıştım. Şu anda ise sadece karikatür ve illustrasyon üzerine çalışıyorum. 2015’te Penguen dergisiyle başlayan profesyonel karikatür kariyerim Uykusuz ve Kafa dergileriyle devam ediyor. Aynı zamanda İstanbul Aydın Üniversitesi’nde Animasyon ve Oyun Grafiği dersleri veriyorum.
Çizime ilgin nasıl ve ne zaman başladı?
Çizgiye hep ilgim vardı. Çocukluktan beri çizgi romanlara, gazete karikatürlerine, çizgi filmlere bakıp özenirdim; yapmak istediğim şeyler de hep bu yönde oldu. Hayatımın hiçbir evresinde çizgi dışında bir yönelimim olmadı. Zaten muhtemelen yapamazdım da. Çizmek dışında “aslında şunda da iyiyimdir, keşke şöyle bir mesleğim olsaydı” dediğim bir şey yok. Ama ilk ciddi etkiyi Ninja Kaplumbağalar çizgi filmi yapmıştı diyebilirim. Evin duvarlarına pastel boyalarla daldıracak kadar bir gaz vermişti, o gündür kalem kağıt hiç uzakta olmadı benden, şanslıyım ki bunu mesleğim haline de getirebildim.
Bu alanda şimdiye kadar neler yaptın? Şimdiden sonraki planların neler? Şu sıralar üzerine çalıştığın bir proje var mı?
Bölümüm güzel sanatlar ve animasyon olunca aslında birçok şey yaptım diyebilirim. Çizgi filmlerde, dizi, reklam ve sinema filmlerinde animatörlük, art direktörlük, konsept tasarımcılık yaptım. Tabii yine çizgiyle ilgili albüm kapakları, tasarımlar, illustrasyonlar, vinyetler… Şu an senaryosu üzerinde çalıştığım bir çizgi roman projem var, yine karikatürlerin çatısına benzer ama daha uzun metraj bir şey düşünüyorum. Sinemayı hep çok sevdim çizgi romanı da biraz o alana yakın buluyorum. Hikayemi görselleştirmek, kitap haline getirmek gibi bir planım var. Tabii ki bunun yanında hep devam edecek projeler var; kitapların devamını istiyoruz, o güzel bir ritm yakaladı. Kasım ayında açtığımız orijinal karikatürlerden oluşan sergi çok ilgi gördü, belki onun da bir yenisini hazırlarız.
Çalışmalarında genelde nasıl bir tarz seçiyorsun? Nelerden ilham alıyorsun?
Aslında her şeyden ki karikatürün güzel tarafı o zaten. Konusu her şeyi kapsayabiliyor. Tarz olarak çocuksu bir tavır ve teknik seçiyorum. Keyfini çıkarmaya çalışıyorum, konuları ne kadar melankolik veya depresif olsa bile onu çocuksu bir anlatımla bütünleştirmeye çalışıyorum. Çok uzun süren bir amatörlük sürecim olmuştu, o amatör ruhu korumaya, şu andaki profesyonel kariyerimle o şevki ve heyecanı birleştirmeye çalışıyorum.
JR.’ın kapağında yer alan çalışmada sana ilham veren ne oldu?
Öğrencilik hayatı bitmeden sektörde junior olarak çalışmaya başlamış biri olarak direkt kendi hissettiklerimi çizmek istedim. Benimki yumuşak bir geçiş sayılabilir; o yüzden mezun olup iş hayatına girmiş kişilerde finaller ve revizyonlar efekti daha büyük travmalara da yol açabiliyor. Öğrenciyken “her şey daha ne kadar kötü olabilir” diye düşünürdüm, sektörü hiç bilmeyen biri için naif bir yakarıştı tabii. Sonra iş hayatı, ajanslar, revizyonlar derken öğrenciliğin aslında hiç kıymetini bilmediğinizi düşünüyorsunuz. İş hayatını deneyimledikçe içip içip eski sevgiliye mesaj atma gibi bir hissiyat oluşuyor, öğrenciliğe “gel tekrar deneyelim ben çok değiştim” diyesiniz geliyor.
Türkiye’de ve dünyada örnek aldığın isimler kimler?
Çok var, farklı alanlardan yaşam ve çalışma tarzlarıyla olsun, incelediğim merak ettiğim ilham verici pek çok sanatçı var. Michael Deforge, Benjamin Marra, Austin English, Noah Van Sciver çizgi roman dünyasından çok beğendiğim, işlerini yakından takip ettiğim isimler. Christoph Niemann çok başarılı bir illustrator, Simon Landrein ve Misaki Kawai’nin renk kompozisyon seçimlerine bayılıyorum. Tabii ki Mogu Takahashi’yi söylemeden geçmek olmaz. Animasyonda JJ Villard, Dante Zaballa gibi isimleri, daha deneysel, bağımsız sanatçıları takip ediyorum. Türkiye’dense Elif Varol Ergen, Mert Tugen, Big Baboli, Ada Tuncer, Anıl Darınç çalışmalarını sevdiğim isimler. Cem Dinlenmiş de çok sevdiğim bir arkadaşım ve hayranı olduğum bir isim.
Kariyerindeki en büyük hedefin nedir?
Şu birkaç sene içinde kariyer hedeflerimdeki çoğu hayalimi gerçekleştirmiş gibi hissediyorum, o yüzden şu ara bunların tadını çıkartıyorum diyebilirim. Pastel boyalarımın, fırçalarımın, aksiyon figürlerimin olduğu bir masam var ve Uykusuz’a köşe çiziyorum, Kafa dergisine çizgi öyküler yapıyorum ve bunun çok kıymetli olduğunu düşünüyorum. Ama tabii ki mesleki ve sanatsal boyutta bu; sonu olmayan, çok hızlı değişen, sizi de bu değişim girdabına katıveren bir popüler kültür alanı. O yüzden çok koşuşturmak gerekiyor. Daha başka anlatım yetenekleri, belki daha da sade ifade ve biçim yetileri katmak istiyorum kendime.
Bu alanda ilerlemek isteyenlere neler önerirsin?
Zor bir alan olduğunu kabul etmek gerekiyor en başta, kendi dönemimden hatırladığım kadarıyla mizah dergilerinde köşe sahibi olmak Fight Club’a kabul edilmek gibi bir şeydi. Gerçekten çok çileli ve uzun süreçler gerektiriyordu. Bunu kabul etmenin önemli bir adım olduğunu düşünüyorum. Tavsiyem çok farklı alanlardan beslenmek. Karikatürle, illustrasyonla kısacası çizgiyle uğraşan insanlar yan dallardan sanatlarına çok farklı katkılar elde edebilir ve bu alanda ilerleyebilirler. Gözü eğitmek, zihni, estetik algıyı hep diri tutmak bu alanın en kritik parçaları.
Bu yazı ilk olarak JR. by Campaign Şubat 2018 sayısında yayımlanmıştır.