Yıllardır Barselona ile Tapas’ı yan yana yazan kaynaklara ithafen bu sefer biraz çemberin dışına çıkarak resimdeki gizli kalmış bölümlere bakmak istedik. Özet olarak yedik, içtik anlatması kaldı.
Aslı Balkan (26) PR ve Pazarlama Uzmanı
Ortaçağ’dan bu yana Akdeniz’in karakteristik yapısı ile beslenen Barselona; dinamizmin ve coşkunun şehri olarak hayat buluyor. Tarihin başından beri Fransa ve İtalya ile gerçekleştirdiği ticaret ve kültürel değişim ile bilgi ve ilerici fikirlerle paletine farklı renkler ekleyen bu şehir, günümüzde sanatın, mimarinin ve güzel yemeğin şehri olarak tanınmakta.
Bununla birlikte “Barceloneses’ler” ( Barselona yerlileri) kültürün birleştiği noktada mutfak sanatlarına kattıkları benzersiz değer ile anılıyor. Katalan kültürü, köklü kimliğini ve dağların uzanışı ile korunaklı kalan bu özel topraklarda oluşan mutfağını günümüze taşımakta.
Yemek yemenin şehirdeki en sevilen aktivite olması bu anlamda şaşırtıcı değil. Diğer tüm etkinlikler bu ana etkinliğe göre şekilleniyor. Barri Gotic çevresindeki kalabalık tapas barlardan Barceloneta’daki deniz restoranlarına günün her saati “atıştırmak” için doğru zaman oluyor.
Yemek kültürünün bu teklifsizliği ve pratikliği esas alışı, sırrını farklı lezzetleri bir araya getirmesine borçlu.
Kayısı reçeli ile somon bir arada olur mu dersiniz, öyle bir güzel olur ki, “Bunu evde deneyebilir miyim acaba?” diye düşünürken bulursunuz kendinizi…
Peki modern mutfak deneyimi ile İspanyol kültürünü birleştiren mekanlar yok mu?
Elbette var.
Biraz Fusion biraz Balkan etkisi ile Barselona günlerinizde farklı bir kahvaltı ile başlamak isterseniz lokal mekanlar önerileri için okumaya devam etmenizde fayda var…
İlk adresimiz Brunch & Cake
Mekana yaklaştığınızda sıra bekleyen lezzet avcılarını göreceksiniz, sıraya adınızı yazdırarak bu deneyim için sabretmeniz gerekebilir. Cumartesi günleri mümkün olduğunca erken gitmekte fayda var.
Burası, Universitat de Barcelona’ya yakın olması sebebiyle gençlerin çoğunlukta olduğu bir “üniversite mekanı”. Burada üniversite mekanı deyimini, neşeli, enerjik, bolca kahkahalı, renkli anlamında kullanıyorum.
Bekleyiş sonrası içerideki masalardan birinde yerimizi aldık (çok acıkmadıysanız muhteşem havayı kaçırmamak için dışarıdaki masaları bekleyin derim).
Bagel’ları ile ünlü olan mekanda sırasıyla Benedict Solmon, Combo Brunch, Benedict Pollo, Huevos & Benedict ve Banana Bread denedik.
Benedict Solmon ve Huevos & Benedict, waffle hamurunun arasına somon ve yumurta koyularak hazırlanıyor. Alışılmış hamurlu tatlardan tek farklı hamur waffle için hazırlandığı gibi şeker koyularak hazırlanıyor. Somon, yumurta ve şeker birleşimi kulağa lezzetten uzak geliyor olsa da yumurta üzerindeki avakado sosunda tüm tatlar eriyor, birleşiyor. Combo Brunch ise bolca ıspanak salatası üzerine brie peyniri, balkabağı ve poşe yumurta karşımı şeklinde servis ediliyor. Fırınlanmış kabağa, peynir ve yumurta eklemesi döndüğümde kesin deneyeceğim dediğim bir şölene dönüştü benim için.
Tatlı için Banana Bread denedik, menüdeki en “normal” tat sanırım buydu. Muzlu ekmek ve file badem çok tatlı olmayan ve muhteşem kokan bir final şarkısı oldu…
İkinci durağımız ise Ugot!
Kalbimin bir kısmını bıraktığım, böyle bir kafenin sahibi olma hayalinin peşine takılıp porselenlerine daldığım, uyumsuzluğun uyumlu olduğu ve tüm “takımların” hiçbir zaman eşlerini bulmadığı özgürlük diyarı…
Menüden Burrata, Ugot Eggs, Shakshuka ve Balkan Shakshuka denedik.
Ugot Eggs, mayalı ev yapımı ekmek üzerinde dilediğiniz şekilde pişmiş yumurta, karamelize soğan ve brie peyniri ile sunuluyor (Gözlerim doldu :)).
Ve tatilin sürpriz lezzeti Shakshuka’da yoğun domates, biber, yumurta, patlıcan, keçi peynirini birlikte kullanmışlar. Balkan esintisini sofranızıda yaşatan “sahanda” lezzetler ile tapas ve paella öğünleriniz için güzel bir kahvaltı başlangıcı yapabilirsiniz.
Barselona seyahatinizde yemek üzerine farklı lezzetler deneyimlemek isterseniz yolculuk rotanızı Brunch & Cake ve Ugot’tan geçirmeyi ihmal etmeyin.
Son olarak hangi mevsim, hangi restoran olursa olsun… Barselona her zaman iyi bir fikir 🙂
*Bu yazı ilk olarak JR. by Campaign Temmuz 2016 sayısında yayımlanmıştır.