Bir devri sonlandıran yeni jenerasyon Star Wars bölümü: The Last Jedi

Star Wars serisinin yeni filmi The Last Jedi, beraberinde yılın en büyük tartışmalarından da birini getirdi. Eleştirmenler tarafından aşırı beğenilmesine rağmen hayranları tarafından hikayeden çıkartılması için imza toplanan serinin son filmini bir de biz inceleyelim dedik.

Alp Turgut (28)

Filmdoktoru.com

 

 

Disney’in 2012 yılında Marvel’ın ardından Star Wars’un da haklarını kendi bünyesine geçirmesi film endüstrisinde haksız bir rekabetin başlangıcı oldu. Son yıllarda yapılan en zekice hamlelerden biri olarak konuşulan bu olay sayesinde serinin de yeni filmlerinin kapısı açılmış oldu. 2015 yılında J. J. Abrams’ın yönettiği Star Wars: The Force Awakens / Yıldız Savaşları: Güç Uyanıyor, 1983 yılındaki Star Wars: The Return of Jedi / Jedi’ın Dönüşü filminin devamı olması sebebiyle tüm dünya çapında bir fenomene dönüştü. Amerika’da elde ettiği 1 milyara yakın gişeyle gelmiş geçmiş en fazla gişe yapan film olma ünvanını ele geçiren film, dünya çapında yaptığı 2 milyarlık gişeyle de sıralamayı üçüncü olarak tamamladı. Sadece hayranları memnun etmekle kalmayan yapım, eleştirmenler tarafından da fazlasıyla beğenilerek hem seyirci için nostalji yaratmayı başardı, hem de her yaştan izleyici kitlesi için şahane bir sinema keyfi sunmayı bildi. Seyirciye The Lord of the Rings / Yüzüklerin Efendisi’nden beri ilk defa bu kadar kaliteli fantastik üçleme heyecanı yaşatmayı başaran filmden çıktıktan sonra herkesin kafasında filmin hikayesiyle ilgili sayısız soru işareti ve teori vardı. Acaba Rey kimin kızıydı? Filmde duyulan Obi-Wan Kenobi’nin sesi neyi işaret ediyordu? Yeni kötü -Sith- olarak lanse edilen Snoke kimdi? Kylo Ren neden karanlık tarafa geçti? Ve daha birçok gizemi barındıran filmi izleyen herkesin kısaca artık tek bir isteği vardı o da 2017 yılında gelecek olan devam filmi…

Klişeleri yıkan bir devam filmi

2015 yılındaki film her ne kadar bu kadar çok beğenilse de filmin 1977 yılındaki ilk Star Wars olan A New Hope / Yeni Bir Umut filmiyle olan benzerliğinin, seriyle büyüyen neslin ağzında acı bir tat bıraktığı bir gerçekti. Öyle ki filmin karakterlerinin isimlerini değiştirildiği takdirde arada neredeyse hiçbir fark kalmıyordu. Hatta Abrams’ın risk almayarak çektiği filmin beğenilmesindeki en büyük etkenin yarattığı nostalji hissi olduğu konusunda neredeyse herkes hemfikirdi. Ben bile devam filminin yeni bir Empire Strikes Back / İmparator (1980) olacağını düşünmeye başlamıştım. 2017’yi kapatan serinin son filmi Son Jedi’ın yönetmeni Rian Johnson, işte bu noktada risk almayı bilerek herkesi şok etmeyi başardı.

Son Jedi, ilk yarısıyla İmparator’a benzemesine rağmen ikinci yarısıyla devam filmi klişelerini yerle bir ederek sinema endüstrisinde yeni bir kapı açtı. Belki de bu yüzden eleştirmenler tarafından beğenilse de hayranlarında öfke yaratmayı başaran film, çoğu izleyicinin kafasında da bazı ikilemler yarattı. Öncelikle Skywalker sendromu olarak adlandırdığım, hikayenin serinin baş ailesinin yeni bir ferdi üzerinden anlatılması klişesi ortadan kaldırdı Son Jedi. Rey’in yeni bir Skywalker olabileceğinin sinyallerini veren Güç Uyanıyor’un aksine önceki filmlerdeki karakterlerden bağımsız bir karakter olduğunu öğrendiğimiz filmin bu sürprizi filmin en büyük artısı olarak öne çıkıyor. Star Wars evreninin Skywalker’lar tarafından yönetilmediğini, aslında bu evrende daha büyük olayların da dönebildiğini sonunda bize gösteren filmde Rey’in kendini bulma yolunda attığı büyük adımlarla oldukça farklı bir ana kahraman portresi seyirciye sunuluyor. Hayat dersinin tamamının kitaplarla öğrenilmeyeceğinin ve tecrübenin oldukça önemli olduğunun vurgulandığı filmde Rey’in karanlık tarafa asla geçmeyeceğine dair kuvvetli inancının sakin kişiliğiyle harmanlanması gerçekten filmi farklı bir yere taşıyor. Rey’in eğitimini bırakıp Kylo’yu bulması her ne kadar Luke’un aynı şekilde Darth Vader’ı bulmaya gitmesiyle benzerlik taşısa da Snoke’un huzurunda gerçekleşen olaylarla Johnson, hikayeyi bambaşka bir yola sokuyor.

Seyircinin efsaneleştirdiği karakterlerin efsane olmadığının vurgulanması

Filmin ana kötü karakteri olarak lanse edilen Snoke’un filmin yarısındaki ölümü herhalde tüm izleyicileri şaşkına uğratmıştır. Dünya kadar teori yaratılmasına rağmen karakterin geçmişi hakkında hiçbir ipucu vermeyen yönetmen Johnson’ın bu tercihi filmin en riskli kararlarından biri. Bir önceki Star Wars filmlerinde seyirciye aşılanan Sith’lerin her zaman usta ve çırak olarak iki kişi olduğuna dair olan bilgiyi önemsemeden seyirciyi şok eden filmde Kylo Ren’in “Geçmişi bırak; gerekirse öldür” repliği filmin bel kemiğini oluşturuyor. Filmi izledikçe Luke gibi hayran olduğumuz karakterlerin aslında hayran olunacak özelliklere sahip olmadığını vurgulayan film, Kylo Ren ve Rey gibi kendi karakterlerini kullanırken geçmişin yükleri olarak gördüğü önceki filmlerin efsane karakterlerini elinin tersiyle itiyor. Luke’un kendi deyişiyle Jedi’ların çok abartıldığını, aslında Jedi’lar yüzünden evrenin kötüye gittiğini vurgulayan Son Jedi’da, Luke’un Jedi felsefesini bitirmeye çalışması da buradan geliyor. Zamanında mücadeleci ve fazlasıyla güçlü olarak vurgulanan Luke’un tüm bu kahramanca özelliklerinden yoksun bir şekilde seyircinin karşısına çıkması karakteri tekrardan izlemek için yıllardır bekleyen seyircide ne yazık ki büyük bir hayal kırıklığı yaşatıyor. Johnson’ın seyircinin efsaneleştirdiği karakterlerin aslında o kadar da efsane olmadığını vurguladığı filmde geçmişi artık bir kenara bırakıp bu filmi ilgilendiren karakterleri izlememiz isteniyor. Peki kararın bu filmde alınması doğru mu? İşte o tartışılır.

Karakterlerinin hakkını veremeyen bir film

Son Jedi’ın hikayesi diğer filmlerden ayrı olarak düşünüldüğünde aslında fazlasıyla kaliteli olduğu ortada. Film olarak değerlendirildiğinde ki Johnson’ın yılın en iyi filmlerinden birine imza attığına şüphe yok, Son Jedi gerçekten başarılı devam filmleri arasına girebilecek seviyede bir film. Filmin başaramadığı şey ise karakterlerinin hakkını veremeyip elindeki avantajı kullanamaması. Karanlık güçleri kullanabilen ve güçleriyle efsaneleşen Luke gibi köklü karakterlerin bu özelliklerini kullanmasını sabırsızlıkla bekleyen izleyici kitlesini bunlardan mahrum bırakan Son Jedi’ın tanıdık karakterlerden beslenen ve gizemleriyle öne çıkan serinin kimyasına pek de uyduğu söylenemez. Kylo Ren’ın karanlık tarafa geçmesini oldukça kötü bir nedene dayandırılmasından Luke’un Ben Solo’yu öldürmek istemesi gibi aciz tavırlarına kadar karakterlerin davranışlarının çok da köklü sebeplere dayandırılmaması akılda soru işaretleri bırakıyor. Bir önceki filmde ortaya atılan gizemli sebeplerin arkasında aslında hiçbir gizemin bulunmadığını belirten filmin bu özelliği de Güç Uyanıyor’dan sonra seyircinin içinde uyandırdığı merak duygusunun hakkını veremiyor. Star Wars seri olarak daima gücünü karakterlerinden ve mistik dokusundan almıştır. Bu yüzden de Son Jedi’ın hikayesinin ancak Star Wars’tan bağımsız olarak düşünüldüğünde etkileyici olduğu söylenebilir. Fakat belki de Johnson’ın risk almasıyla yepyeni bir kimliğe bürünen seri sayesinde çok daha farklı devam filmleri izleme şansı bulacağız.

Bir sonraki filmin yönetmenlik koltuğuna J. J. Abrams’ın geri döneceği şimdiden açıklandı ve Johnson’ın riskli kararlarıyla Abrams’ın elinde artık bir saatli bomba olduğu söylenebilir. Eski karakterlerden tamamen arındırılmış, güçlerinin doruğunda bile olmayan genç iki karakterin etrafında dönen büyük olaylarla Abrams’ın üçlemeyi nasıl bağlayacağı ciddi bir merak konusu. Şundan eminim ki serinin son filmini Son Jedi kadar merakla beklemiyorum. Açıkçası içimdeki heves biraz söndü diyebilirim ama yine de bir nebze merak var. Öte yandan, Johnson’ın yepyeni bir Star Wars üçlemesi çekeceği de açıklamış durumda ve konunun ne olduğu henüz bilinmiyor. Hepsinin cevabını 2019’da alacağız. O zamana kadar “Güç Sizinle Olsun.”

Bu yazı ilk olarak JR. by Campaign Şubat 2018 sayısında yayımlanmıştır.