Sektörde çalışma ve tecrübe, yaratıcılığın sürdürülebilirliği, sektör ödülleri, müşteri ajans ilişkileri, sektör açısından ‘yurt dışı – Türkiye’ farkı gibi birbirinden önemli konuların tartışılacağı Young Blood Vol. II oturumunda konuşacak Punch Art Direktörü Aslı Filis, Publicis İstanbul Reklam Yazarı Özlem Özel, Alametifarika Art Direktörü Efe Kaptanoğlu ve People Initiative Stratejik Planama Direktör Yardımcısı Ulaş Bozan ile Kristal Elma öncesinde minik bir sohbet gerçekleştirdik.
“Bu projelerde zor kısım kamuoyu oluşturmak…”
Üniversitede mesleğinin eğitimini almak sektörde öne geçmek adına önemli midir yoksa bu işi sahada da öğrenmek mümkün müdür?
Sabancı Üniversitesi Görsel İletişim Tasarımı bölümünden mezunum. Üniversitede alınan eğitim genel bir disiplin, tasarım algısı ve estetik kaygı kazandırıyor. Fakat sektörde yer almak hatta öne geçmek için maalesef bunlar yeterli olmuyor. Reklam sektörü hakkında hiçbir bilgim olmadığı halde istediğim ajanslarda çalışma fırsatını, okulda yaptığım müthiş portfolyoyla değil, 2.sınıftan beri ajanslarda yaptığım stajlarla elde ettim diyebilirim. Sonrasında doğru insanlarla doğru projelerde çalışmak hem bu mesleği sevmeye, hem de işin inceliklerini öğrenmeye yardımcı oluyor zaten.
Özgecan Yasası ile ilgili Change.org ile hazırladığınız kampanya çok başarılı olmuştu. Bu projeye nasıl dahil oldun? Sosyal sorumluluğu da içinde barındıran bu tarz işlerin zorlukları neler?
Punch olarak sosyal sorumluluk projelerine çok önem veren ve çözüm odaklı projeler üretmek isteyen bir ekibiz. Change.org ile Özgecan hakkındaki hassasiyetimiz ortak olduğundan, kampanyayı beraber yapmaya karar verdik. Kamuoyu oluşturmak bu tarz projelerin en zor kısmı sanırım. Bunun aksine Özgecan Yasası kampanyası 1 milyonu aşkın imza ile hem siyasi partilere ulaştı hem de meclise yasa teklifi olarak sunularak hepimiz için bir umut kaynağı oldu. Tam da bu yüzden, içinde bulunmaktan en gurur duyduğum proje diyebilirim.
Şimdiye dek yaptığın işler arasında içine en çok sinen hangisi oldu?
Öncelikli olarak tabii ki Özgecan Yasası kampanyası. Bunun dışında Nescafe için hazırladığımız “En Uzun Geceye En Uzun Reklam” müthiş bir deneyimdi. TV’de yayınlanan en uzun reklam rekorunu kırarken; ürünün özelliklerini anlattığımız, dikkat çeken, sıkmayan, interaktif, 1’den 10 a kadar saydığımız, kedilerin dans ettiği, hatta içinde benim bile birkaç saniye göründüğüm bir filmimiz olsun istedik. Tam bir delilik projesiydi 🙂 Yorumları okurken hala çok mutlu oluyorum.
Sektörde var olmak zorlu mu yoksa “Yok yaa millet abartıyor, sektör günlük güneşlik” diyenlerden misin?
Etrafımda sevmediği mesleği yapıp mutsuz olan arkadaşlarımı gördükçe kendimi şanslı hissediyorum. En azından yaratıcı fikir üretme, insanların algısına ve bakış açısına etki etme lüksümüz var ve bunları yaparken bayağı da eğlenebiliyoruz. Gerçekten bu işi zevkle yapıp sahiplendikten sonra sektörde var olmak hiç de zor değil bence.
30 yaşına geldiğinde kendini nerede görüyorsun?
30’uma çok bir şey kalmadığını düşünürsek, umarım kendimi aynı yerde görmem.
“Keşke Ben Yapsaydım” dediğin bir iş var mı?
Wieden + Kennedy’nin Nike ekibine girmeyi çok isterdim. O denli büyük prodüksiyonlu ve her defasında kendilerini aştıkları bir projede yer almak eminim çok keyifli olurdu. Son filmleri “Unlimited You”ya da bayıldım. En iyi. Keşke ben yapsaydım!
Kristal Elma’da…
Aslında Kristal Elma’da ne anlatacağıma dair benim de hiçbir fikrim yok 🙂 Bu panel sayesinde tanıştığım 3 değerli arkadaşımla sektör hakkında sohbet edip, eğleneceğiz. Belki biraz da dedikodu yaparız diye umuyorum. 🙂
“Bence ödüller ‘extra mile’ demek”
Her yıl binlerce mezun veren fakültelerden biri olan iletişim fakültesi çıkışlısın. Rakiplerinizin önüne geçme konusunda, bu işin okulunu okumak Türkiye’de gerçekten fark yaratıyor mu sence?
Kesinlikle hayır. Üstelik ister devlet, ister özel olsun fark etmiyor. Sürekli kendi doğrularını değiştiren, geliştiren bir sektördeyiz. Güncel kaynakları kısa bir süre kullanmayan bir reklamcı bile trendlerin gerisinde kalırken, 4P üzerinden eğitim veren fakültelerin sizin için bir fark yaratmasının imkanı yok. İş, işi çok isteyende bitiyor. İster iletişim, ister hukuk okusun bu işi yapmak isteyen yapıyor.
Stajyerken sektörle ilgili en büyük kaygıların neler olmuştu? Sonrasında bunları aşabildin mi yoksa “Korktuğum başıma geldi” mi dedin?
Ben stajımı DDB&Co İstanbul’da yapmıştım. Oradaki abilerimizden biri “Biz stajyer değil, komando yetiştiriyoruz” demişti… Duyduğum anda gerilmiştim. “Yapabilecek miyim? Oh bu brief tamam ama sıradakine bi’şey bulabilecek miyim?” gibi bir sürü soru kafamda dolaşıyordu. Şimdi böyle hissetmiyorum tabii… Kısa sürede işi öğreniyorsun. Kendi sınırlarını zorlamaya başlıyorsun.
Kristal Elma, NY Festivals ve Young Lions gibi önemli festivallerinden başarılı sonuçlar elde ettin. Sence ödül kazanmak bir reklamcıya nasıl etki eder/etmeli?
Bence ödüller için “extra mile” demek yanlış olmaz. İçgörüden planlamaya, uygulamadan orijinalliğe tüm iş sizde. Yorucu bir tempoda ekstradan çalışıp, sonuca ekibinle ulaşmaya çalışıyorsun. Yani kesinlikle reklamcının hayatını etkilemeli.
Fikirler aklına genelde bir anda mı geliyor yoksa geliştirdiğin belli formüller var mıdır?
Formüller yok ama gökten zembille de inmiyor tabii… Brief konusunda ısrarcıyım. Önermeleri dikkate alıp, önce araştırmaya, sonra düşünmeye başlıyorum. Konuyla ilgili yayınlanmış işlere bakıp, neyin yapılıp neyin yapılmadığını görünce üretmeye başlıyorum.
Şimdiye dek yaptığın işler arasında en sevdiğin hangisi?
İşte en sevdiğim diye tek bir iş belirtmen zor. Her işi farklı sebeplerden çok sevebiliyorsun. Örneğin; Audi Q3 lansmanı yazdığım ve yayınlanan ilk senaryom… Knorr için kurulan Şeffaf Mutfak, entegre olarak hayata geçen ilk kampanyam. Omo – Arkadaş filmi Afrika’da yayınlanan ilk reklam filmim…
Yurt dışına gitmek gibi bir hayalin var mı yoksa bu işe sonuna kadar Türkiye’de mi devam edeceksin?
Açıkçası bilmiyorum. Son 1 yılda yakın çevremin büyük kısmı ülke değiştirdi. Ülkeden ayrılmak istediğimi söyleyemem ama trend yaratan bir ülkede/ajansta reklamcılık yapmak ilgimi çekse de şimdilik planda yok.
Sektörün en sevdiğin yanı nedir?
Çalıştığım ve çalışma fırsatı yakaladığım insanlar galiba.
Kristal Elma’da…
Bir sürü konu var ama Türkiye’nin uluslararası festivallerde neden bu kadar geride kaldığı özellikle konuşmak istediğim konulardan biri. Tabii başıma bi’şey gelmeyecekse 😀
“Üf vallaha çok zor!”
Bilgisayar mühendisliği okurken görsel iletişim tasarımı bölümüne geçmeye nasıl karar verdin?
Mühendislik bölümüne yanlış yönlendirmeyle girdim aslında. İstanbul’daki arkadaş çevrem, görsel sanatlar ve müzisyenlerden oluşuyordu. O dönemler aktif olarak müzik yaptığım için şirkette ses ve video lokalizasyon işlerini ben yapıyordum. Daha sonra, lise son sınıfta yapmam gereken o araştırmayı yaparak istediğim bölüme girdim.
Okulun devam ederken meslek hayatına atılmışsın. Bunun kariyer ve kişisel gelişim anlamında etkileri hakkında neler söyleyebilirsin?
Okulda aldığın bilgileri sektörde karşılaştırman ve pekiştirmen gerekiyor. Doğruyu yanlışı bu şekilde daha iyi ayırabiliyorsun. Bunu kendi kendine yapabiliyorsun ama çalışarak hem alaylı oluyorsun hem de doğruyu daha hızlı öğreniyorsun.
Son yıllarda Türkiye’de reklamverenleri ikna etmek zor mu? Yaratıcılığınızı istediğiniz gibi kullanabiliyor musunuz yoksa markaların dediği mi oluyor?
Üf vallaha çok zor. İki tarafın isteği bazen çok farklı boyutlarda olabiliyor. Bu da ikna sürecini zorlaştırıyor. Ama bir iki iş sonunda sana güvenebileceklerini kanıtlayabilirsen eğer, gerçekten her şey yolunda ilerliyor. Yaratıcılığı her şekilde kullanmak gerekiyor. Markanın ne istediğini tam öğrendiğinde ya da sana tam aktarıldığında yaratıcılığını doğru şekilde kullanabiliyorsun.
Çalıştığın ajansı değiştirmenin yaratıcılığa olumlu bir katkıda bulunduğunu söyleyebilir misin?
Sadece çalıştığın ajans değil bulunduğun ortamı değiştirdiğinde bile sana katkı sağlıyor. Yeni insanlarla tanışıyorsun, farklı düşünce yapılarını görüyorsun. Bu da senin ufkunu açıyor. Aslında eğitimin her zaman devam ediyor ama yine bu kapasite insanın kendinde bitiyor. İstediğin kadar ajans değiştir, kendini geliştirmeye yönelik biri değilsen, nafile.
Henüz üniversitede öğrenci olan gençlere sektörle ilgili tavsiye versen ne/neler olurdu?
Yeniliklere açık olun, tartışmaktan korkmayın, öğrenmeyi sevin, sektöre erken değil hazır hissedince girin.
Şu ana kadar ekibinde yer almaktan en çok gurur duyduğun iş hangisi oldu?
Ekibinde yer aldığım ve en çok gurur duyduğum işler “Vodafone Boyama Kitabı ve Beşiktaş Forma Sponsorluk” reklamı. Bir de “Gözümün Nûru” film posteri.
Kariyerim boyunca “Şunu gerçekleştirmeden ölmek istemiyorum” dediğin bir şey var mı?
Umarım istediklerimi gerçekleştirebilecek ekiplerde yer alırım. Hızlı tüketilen reklamlar yerine, kalıcı reklamlar yapmadan ölmek istemem.
Kristal Elma’da…
Ne yapıyoruz? Ne yapmak istiyoruz? Nasıl yapmak istiyoruz? Neden yapmalıyız? 🙂
“Çalıştığınız her marka sizin için bir ‘lovemark’ olmalı”
Endüstri Mühendisliği oldukça geniş iş kollarına sahip bir bölümken, iletişim sektöründe çalışmaya nasıl karar verdin?
İyi bir girişimci olmak için her zaman iyi bir fikir bulup bunu iş koluna dönüştürmeniz gerekmiyor. Doğru fırsat alanlarını keşfedebilirseniz çalıştığınız alan da bir anda sizin için çok büyük bir girişime dönüşüyor. Benim için bu sektörde çalışmak da şu an için oldukça büyük bir girişim. Bu sektörde bir Endüstri Mühendisi için keşfedilecek çok alan var. Ayrıca üniversite yıllarında karar verdiğim pazarlama alanının da bir adım ötesinde olması ve bana göre dünyayı değiştirebilecek yegane alan olmasından ötürü bu sektörde yer almak oldukça keyifli.
Çok uzun zamandır People Initiative’de çalışıyorsun. Ajansın sana öğrettikleri ve hayatına kattığı şeyler neler oldu? Uzun süre aynı yerde çalışmanın avantaj ve dezavantajları neler?
Jenerasyonumun aksine 6 yıldır aynı yerde çalıştığımı söylediğimde insanlar genellikle şaşırıyor. Bunun altında elbette farklı birçok neden var. Bunlardan ilki People Initiative’in en değerli ilkesi olan, mottosuna taşıyacak kadar önem verdiği (bir ajansı farklı kılan içindeki insanlardır) “insan” ögesi. Dolayısıyla ortaya koyduğunuz işlere değer verildiğini gördüğünüzde verimliliğiniz de bir o kadar artıyor.
Bunun yanı sıra uzun yıllar birlikte çalıştığınız bir ekibin yani istikrarın da sürdürülebilir başarıda önemli olduğunu düşünüyorum aslında; birnevi Metin-Ali-Feyyaz durumu var. Bir noktadan sonra forvet pası istemeden siz onun oraya gideceğini gayet iyi biliyor ve istediği pası atıyorsunuz. Kuruluşundan kısa bir süre sonra bünyesine dahil olduğum People Initiative’in geride bıraktığımız bu kısa süre içerisinde sektörün en büyük ajanslarından bir tanesi olmasında da bu özelliğin büyük yeri olduğunu düşünüyorum. Dezavantajlarının başında ise her ne kadar avantaj gibi gözükse de bir konfor alanına sahip olmak geliyor. Yeni fikirlerin önündeki en büyük engellerden olan bu konfor alanını bir şekilde yaratıcılığa aktarmak gerekiyor.
“Stratejik planlama direktör yardımcısı” olmak için sahip olunması gereken özelliklerin neler olduğunu düşünüyorsun?
Bence üç temel unsur var.
a)Bütünleşik yaklaşım: Çok beylik bir laf olsa da büyük resmi görebilmek ve gösterebilmek en önemli konu.
b)Kuvvetli insan ilişkileri – Doğru anlamlandırma: Çoğu zaman stratejiyi yaratmak tek başına yeterli olmuyor. Stratejik planlama departmanları genellikle müşteri, tüketici ve ajans çalışanları üçgeninde bağları kuran kişi olarak konumlanıyor. Dolayısıyla üç alanın da ihtiyaçlarını doğru tanımlamak ve bu ihtiyaçları doğru karşılayabilmek oldukça önemli.
c)Markaların var oluş amaçlarına aşık olmak: Çalıştığınız her marka sizin için bir “lovemark’’ olmalı. Sonrasında yapmanız gereken, toplumun geri kalanını ikna etmeye çalışmak. Bu hem markayı yukarı çekmenizi sağlayacak hem de sizin başarınızda önemli bir unsur olacaktır.
Cannes Young Lions Türkiye, Kristal Elma ve Felis gibi çok önemli festivallerden ödüllerle döndün. Bu süreçte ekip çalışmasının önemi nedir?
Hiçbir başarıyı bireysel elde edemezsiniz. Dolayısıyla bu ödülleri hiçbir zaman tek başıma kazanmadım aslında. Her ödülün arkasında ekip olarak gösterdiğimiz özveri ve istek vardı.
Eğitim ve iş hayatını aynı anda yürütmenin zorlukları ve yararları neler?
Önce kötülerden başlayayım. Uykuyu hemen unutun. En son ne zaman 6 saat uyuduğumu hatırlamıyorum bile. Bunun yanı sıra aileniz ve arkadaşlarınızdan kısacası sosyal çevrenizden de biraz feragat etmeniz anlamına geliyor ama bunun için basit bir yol geliştirebilirsiniz. Çevre ile buluşup çaktırmadan elinizin altındaki bilgisayardan işleri halledebiliyorsanız biraz kendinize bile zaman artırabiliyorsunuz demektir.
Ama tüm bu olumsuz yanlarına rağmen hala eğitimi bırakmıyor ya da bırakmak istemiyorsanız buranın size neler katabileceğini keşfetmişsiniz demektir.
Bilgi, yeni şeyler yaratma noktasında en önemli araçsa, bilginin kaynağı olan akademide daha fazla zaman geçirmek gerekmez mi? Ayrıca farklı bakış açılarını yakalayabileceğiniz yegane alanlardan.
Kristal Elma’da…
Konu sektördeki gençlikten açılacakken, sektördeki mevcut konumumuz, sektörde ne kadar aktif olduğumuzu ve olabileceğimiz, aynı durumlara farklı disiplerden nasıl farklı bakış açıları ile yaklaştığımız ve bunların ötesinde gençliğin sektördeki geleceği hakkında konuşmaya çalışacağız.
Bu yazı ilk olarak JR. by Campaign Ekim 2016 sayısında yayımlanmıştır.