Geleceği iyi okuyalım, fırsatı kaçırmayalım!

Z kuşağı teknolojiyle iç içe olması sebebiyle zaman zaman eleştirilse de her kuruluşun ayakta kalmak için bu trendi yakalaması gerekiyor.

Serdar Ceşen (30)

Genç İDA

 

 

Biz “Y kuşağı” mensupları geleneksel kuralları pek sevmiyor; değişimi, yeniliği, farklı olanı ve daha önce yapılmamışı arıyoruz. Evet, çoğu zaman çabuk risk alabiliyor, mantığımıza uymayan bir durumda yelkenler fora deyip yola koyuluyoruz.

Muhtemelen, bizden sonraki kuşak olan, büyüklerinin sosyal medya ve bilgisayar bağımlısı olarak gördüğü indigo çocuklar (Z kuşağı) bu sıfatlara daha fazlasını ekleyecek ve kalıpları hepten yıkacak. Üstelik dokunmatik ekranlar, akıllı telefonlar ve ultra hızlı internet ile dijital dünyada yetişecekler.

Ben tüm bu dönüşümün içinde başka bir noktaya dikkat çekmek istiyorum. Aslında insan hep aynı insandı, kuşakların ve kuşak çatışmalarının sebebiyse teknolojinin, değişimin ta kendisiydi!

Ezberler bozuldu, bozulmaya devam ediyor

Kuşakları böyle keskin bir çizgiyle ayıran, hatta kuşak çatışmalarına bile sebep olan “teknoloji” aynı zamanda biz genç iletişimcilerin PR’ı ve mesleği dönüştürebilmesinin de tek yolu! Değişime bireylerin olduğu gibi kurumların da kayıtsız kalması imkansız. Dijitalleşme, son 10 yılda dünyanın en güçlü şirketlerinde dahi ezberlerin bozulmasına sebep oldu, olmaya devam ediyor.

2000’den bu yana Fortune 500 listesindeki şirketlerin %52’si dijitalleşme trendini yakalayamadığı için artık bu listede yok. Bu, bize iletişim sektöründe de geleceğin ve yeni iş fırsatlarının artık dijital kanallardan geçtiğini gösteriyor. Büyük markaların dijitale ayırdığı bütçeler, konvansiyonel kanallara ayırdıklarını geçmeye başladı bile! Neredeyse hiçbir verinin silinmediği, her iki yılda ikiye katlanarak büyüdüğü bir dönemdeyiz. International Data Corporation (IDC) araştırmasına göre; 2019’da verilerin kaplayacağı alan 2016’ya göre yüzde 29,9’luk bir artışla 73.41 Exabyte olacak.

Her değişim sancılıdır ancak bir fırsattır!

PR’ın geleceğinde dijitale yönelik içerik ve projeler kurgulayabilen ve bu fikirleri etkin iş sonuçlarına dönüştürebilenler bir adım önde olacak. İçinde yetiştiğimiz bu dijital çağda da o fırsatı yaratacak, sektörü geliştirecek olan biz genç iletişimcilerden başkası değil. Elbette yeni fikirleri kabullenmek istemeyen, kapıları kapatan hatta bu şansı görmek istemeyenler olacak.

Her değişim sancılıdır, ancak bir fırsattır da. Şartlar ve rekabet, hem bizim hem de markalarımız için her zamankinden çok ağır. Eğer bir adım ilerde olmak istiyorsak, fırsat bu fırsat!

Ezberlerin bozulduğu, yeniliklerle dolu bir 2018 dileğiyle…

Bu yazı ilk olarak JR. by Campaign Aralık 2017 sayısında yayımlanmıştır.