Günümüzün hastalığı: Ezber fashion

Neşeli ve güzel bir bayram tatili ardından ait olduğumuz şehre dönüş yaptık. Bazı şeyleri bıraktığımız gibi bulmak hem iyi hem kötü açıkçası. Hala Kanken çantaların adeta bir video oyunu karakterinin parçası gibi sırtlarda olması gözlerimi yoruyor. Bu ayki yazımda moda kalıplarımızı kırmak adına birkaç tüyo paylaşmak istiyorum.

Merve Eke (25)

@iamfromspacenow Kurucusu

 

 

Her sezon bize “bu moda” diye aşılanan reklamlar ve mağaza vitrinleri… Bir saniye olsun bunlardan uzaklaşalım mı?

Günümüzün hastalığı: Ezber fashion

 

Bir ürünü bir arkadaşımızda görüp beğeniyoruz, başka arkadaşımız da bizim üzerimizde beğeniyor ve sonra onun arkadaşları diyerek birbirimize benzemeye devam ediyoruz. Yazımın başında Kanken çantalara isyan ederken ürünün kalitesiyle ve tarzıyla ilgili hiçbir sorunum olmadığının altını çizerim. Sorun, ezberlenmiş rotalar üzerinden ilerlememiz.

Modaya öncü olduğunu iddia eden perakende markalarının üniforma haline dönüşmüş ürünlerine alışmamamız için yapmamız gerekenlerden ilki, gardırobumuzu açmak.

Günümüzün hastalığı: Ezber fashion

En az 5 kişinin üzerinde gördüğünüz parçaları bir kenara ayırın ve ezber olmayan bir gardırop oluşturun. Benzersiz, sizi tam anlamıyla ifade eden parçalar seçin. 3 adet bluz, 3 adet pantolon, 2 adet etek ve 2 çift ayakkabı ile en az 60 adet farklı kombin oluşturabilirsiniz ve inanın bu kadar az parça ile “ezber bozan” olabilirsiniz.

Eğer çok seçici biriyseniz, desenlerden bir süre kaçının. Seçici algınıza güzel gelen bir desenden, bir süre sonra soğuyabilirsiniz. Düz renkler ve aksesuarlarla canlandırabileceğiniz basic parçalara yönelebilirsiniz. Aksesuar kullanmam diyenlerdenseniz bunun da bir çözümü var. Mutlaka hoşlandığımız bir obje, sembol vardır. Örneğin vazgeçemediğiniz bir şapkanız ya da şalınız, kombininizin sizi siz yapan en önemli parçası olabilir. Favori parçalarınız üzerinde yoğunlaşın ve sizinle bütünleşmesine izin verin. Bırakın insanlar “şu kolyeyi de amma taktın” desinler. Bu sizin stiliniz ve giysinizdeki imzanız.

Günümüzün hastalığı: Ezber fashion

Perakende markalarıyla kendinize ait eşsiz bir tarz oluşturmanız da pek tabii mümkün. Ancak perakende markalarının stili sunmakla, stil dayatmayı birbirine karıştırması “ezber fashion” sistemini beyinlerimize yüklüyor. Örneğin bir perakende markasında bir elbise beğendiniz. Ancak elbisenin içinde gereksiz bulduğunuz bir t-shirt var. Sadece elbiseyi almak istiyorsunuz ama t-shirt elbiseye dikili. Sizce de trajikomik değil mi?

“Ezber fashion” sisteminin bir diğer stil dayatma yöntemi ise “reklamda ünlü kullanmak.” Tüketici ile hızlı bağ kurmak adına ünlü kullanılması son derece doğal. Ancak modayla hiç alakası olmayan bir ismin kulağınıza “X markası iyi ve harika” demesi; ne yazık ki ezber fashion . Reklamın hedef kitlesi olan bizler, sunulan ürünü alıp giydiğimizde reklamdaki ünlü gibi görüneceğimizi düşünerek bize sunulan hayali satın almış oluyoruz. Belki başka bir ürünün içinde çok daha kendimiz olabilecekken yine ezberlenmiş moda akımın içinde kendi stillerimizi keşfedemiyor, “başkaları” haline geliyoruz.

Günümüzün hastalığı: Ezber fashion

Örnekler çoğaltılabilir. Ama bir noktada içiniz rahat olsun. Ezber fashion sadece Türkiye’ye has değil, globalleşmiş bir hastalık.

Her birimiz eşsiz varlıklarız. Bir “ezber” zincirinin içinde parça olamayacak kadar değerliyiz. Sizi en iyi anlatan parçalara, gerçekten sevdiğiniz renkleri belirleyerek bile ulaşabilirsiniz.

Stil sahibi olan, farklı, çabasız ama kendi iddiasının farkında bir birey olmak istiyorsanız, sizlere tavsiyem; “ezber fashion” hastalığını iyi tanıyın ve ondan uzak durmaya çalışın.

Bu yazı ilk olarak JR. by Campaign Eylül 2017 sayısında yayımlanmıştır.