Hayatım Reklam: Sena Özşimşir
Kasım sayısında, Hayatım Reklam köşemizin sorularını Markam Medya‘nın Jr. Reklam Yazarı Sena Özşimşir cevapladı.
Reklamcı olma sebebim:
Reklamcılıktan ziyade ortaokuldan bu yana insan ilişkilerimin kuvvetli olmasından sebep hep iletişim alanında bir bölüm okumak istiyordum. Yazmak benim için gerçekten büyülü bir eylemdi. Her nesneyi, her insanı istediğin bir hikayeye dahil etmek, onların hikayesini oluşturmak, kendine bu hikayede yer vermek başka bir dünyaya geçiş kapısıydı benim için. Zevk aldığım bir eylemi mesleğe dönüştürmeye de lise yıllarımda karar verdim. Yazarlık özelinde reklamcılık benim için rahat kıyafetler, eğlence ve renk demekti. Ben de renklenmeyi seçtim.
İş tanımım vs. gerçekte yaptığım:
Bu soruda reklam yazarlığını “abime göre ve gerçekte olan” diye ayırmak istiyorum. Abim genelde ilk tanıştığı kızın numarasını verir; “Sen metin yazarısın şu muhabbeti güzel bir şekilde başlat bakalım” der. Ben de küçük bir araştırma ile önce hedef kitlemi tanır sonra onunla duygusal bağ kuracak söylemleri Calibri fontu 12 punto ile arka arkaya dizerim 😀 Sanırım reklam yazarı olmamdan en çok abim memnun. Gerçekte yaptığım ise önce araştırmak, sonra tanışmak (bu ikisi zaman zaman yer değiştirebiliyor). Bir süre flörtleşip sonra ihtiyaçları karşılayarak bu ilişkiyi yazıya dökmek.
Birlikte çalışmak istediğim markalar / kampanyalar:
Tercihim bilinmeyen küçük markalara büyük işler yapıp tanınmasını sağlamak. Mesela minik bir çay ocağını dünya çapında bilinen bir ocağa dönüştürmek ne güzel bir haz. Evet bunu yapmayı istiyorum 🙂 Tabii gönlümde yatan büyük markalar da var; Nike, Lego ve Audi gibi.
Hikâyeye hayat vermek diyoruz ya mesela; Nike “Sınır Tanıma” reklamını her izlediğimde içim cız ediyor. Efsane iş.
İçinde yer almak istediğim bir başka iş de Lego’nun gerilla ve outdoor işleri, aşık olunası.
Kariyerimle ilgili en büyük hedefim:
Birçoğumuzun hayali gibi benimki de bir gün Cannes’da ödül kaldırmak.
Sektörü sevmeme / sektörden soğumama neden olan etkenler:
En ciddi halimle masamda oturup yazmaya odaklanmışken bir anda etrafımdakilerin kalkıp oynamaya başlaması. En başta bahsettiğim durum eğlence, dans, renk 🙂 Sürekli kendini yenileyen bir sektör bu, yani çok değil bir iki gün gündemden uzak kaldığınızda etrafa uzaylı gibi bakabiliyorsunuz. Dolayısıyla sürekli bilgi akışı ve paylaşımı işin en sevdiğim kısmı. Sektörden soğumama sebep olan anlar ise günlerce uyumadan hazırlandığımız, bize konkuru kazandıran tüm o fikirlerin müşteri tarafından bir anda buharlaştırılması. Haydi gençler konkuru aldık ama en baştan yeni bir kampanya çalışıyoruz! Ovvv yooo hayıııır!
Birlikte çalışmak istediğim ünlü:
Mümkün olsaydı Kemal Sunal’la ortak bir iş çıkarmayı çok isterdim. Yurt dışından Tim Burton ile çalışma fırsatım olsa kesinlikle çıldırırdım.
Örnek aldığım kişi(ler):
Bu soruya iş dışında bir cevap verecek olursam, hayatımın büyük bir döneminde bu kişi ablam oldu. Sonrasında birçok kadın karakterler devreye girdi; Virginia Wolf, Ursula K. Le Guin gibi… Evet, ilanlarda “bayan” yazan yerlere “kadın” diye revize veriyorum. 🙂
Şimdiye kadarki en favori çalışmam:
İki yıldır sektördeyim, birçok kampanya ürettik, favori işlerim yok değil ama benim hala en büyük heyecan duyduğum iş öğrenciyken AMATEM için hayata geçirdiğimiz Madde Bağımlılığı ile Mücadele kampanyasıdır. İş, İAA ödül töreninde yayınlandığında bir madde bağımlısının gelip ekip arkadaşlarımızdan birine sarılması hala içimi titretir. Bunun dışında en favori ‘çalışmalarım’ demek istiyorum, hiç şüphesiz jingle’lar. Müzikle olan bağımdan da olabilir belki ama bir kampanyanın bana en keyif veren detayı her zaman yazdığım, kimi zaman da söylediğim jingle’lar olmuştur.
Bu yazı ilk olarak JR. by Campaign Kasım 2016 sayısında yayımlandı.