İstanbul’da Ekim…

Oysaki palmiyelerde aklınız kalmıştı! Ama yapacak bir şey yok, artık iş çıkışlarında kararan gökyüzüne baka baka ılık esintilere hoşça kal deme vakti geldi. Kışlıkların temiz havaya çıkması ile diken diken olan tüylere merhaba diyebiliriz. Kafasını İsveç çakısı gibi kullanan bizler için sezon artık açıldı. Şimdi masalara meze olmuş beyinlerimizi, denizden gelen rüzgarla yanan tenimizi buzluklara geri koyabiliriz. Acımasız bir şekilde gelen soğuk hava dalgası ile yazın dinlenmeye bıraktığımız kapalı mekanlarımızı bir güzel açıyoruz. Bu ay bol bol film izleyeceğiz, kapalı kulüpleri dansımızla fethedeceğiz ve ‘back to school’ ile başlayan hengameye “Adamsanız tek tek gelin ulan!” diyeceğiz.

Bir film şeridi gibi gözlerimin önünden geçti

Ekim’in en güzel tamlaması Filmekimi, bu sene 15. yılında. Daha filmler açıklandığı anda kalemler kağıtlar çıkar, yaptığımız excel chart’lara inat, doktor yazımızla kararınca bir film listesi oluştururuz. Biletler çıktığı anda sıralara girer, klavye ile yarışır kimi zaman da bunları yaşamamak için Lale Kartı olan bir arkadaşımıza sığınırız. Bu sene 51 filmle yine 41 kere maşallah kıvamındaki seçki arasından kişisel çizelgemi yapmış bulunuyorum. En çok merak ettiklerim arasında ise Jim Jarmusch’un Paterson’u, Todd Solondz’un Wiener-Dog’u ve Dan Kwan & Daniel Scheinert ikilisinin Swiss Army Man’i var. 7-16 Ekim tarihleri arasında gerçekleşecek Filmekimi biletleri 1 Ekim’de satışta.

Yazı kıs, cazı aç

12-23 Ekim arası şehrin her hali cazla buluşuyor. Yıllardır caza sahip çıkan festivaller arasında yer alan Akbank Caz Festivali yine güzel bir etkinlik serisi ile yazı aratmıyor. Konserlerin yanı sıra edebiyat, moda, müzik dünyası ve daha birçok başlığı kapsayan oturumlarla, festival ekimde kültür şarjımızı dolup taşırıyor. Festivalin en popülerleri arasında ise 13 Ekim: Erik Truffaz Quartet, 15 Ekim: Nouvella Vague ve 21 Ekim: Imany konserleri yer alıyor. Biletler satışta ve elinizi çabuk tutarsanız makul fiyatlarda.

Bileklere damga

Elektronik tınılara denizin dalgası, rüzgarın uğultusu, kumun hışırtısı karışınca kulağa hoş geliyor biliyoruz, bunu bu yaz bir kez daha test ettik. Amma velakin kapalı kulüplerden gelen temiz bas sesi de sevilmeyecek gibi değildir. Botları çekip parkaları üstümüze atarak ara sokakları havalandırma vakti geldi. Minimüzikhol, Indigo ve daha nice gece kulüpleri yazın kapanan kapılarını Eylül sonunda açmaya başladı. Halihazırda açık olan mekanların ise kışlık programı belli oldu. Indigo her zamanki gibi Stimming, &Me ve Baikal gibi isimlerle underground elektronik müziği bizlerle kavuşturuyor. Babylon da Kwabs ve Xinobi ile geride kalmıyor. Hepsi bir yana, bu ay bir de gözleri yaşartacak bir günü kutluyoruz, İstanbul elektronik müzik sahnesinin kült mekanı Machine 10. yaşında! Gideni var gitmeyeni var ancak 14 Ekim’de eskilerden kim kaldı demek için belki bir göz atılabilir.

Elmayı yedik

Ödüllük iş istiyoruz hedefleri ile ters kulaklar tuttuğumuz, tuvalet kağıtları ile konuştuğumuz, rüyalarda storyboard’lar gördüğümüz zamanlar, bu ay gerçekleşecek Kristal Elma Festivali ile hatırlanıyor. Markalardan ajanslara, çözüm ortaklarından online-offline yayınlara, Türkiye’den ve dünyadan gelen önemli konuşmacılara kadar tüm sektör 5-7 Ekim’de bu festivalde. Bize kalsa karakterlere sığdıramayacağımız projeler kutucuklara dolduruldu, nefesler tutuldu, totemler yapıldı. Katılan katılmayan herkes, bize özel bu günler için takipte.

Kaçmak çözüm değilse:

TEDxISTANBUL, güçlerimizi birleştirmemiz adına önemli isimlerle bizleri bir araya getirmeye devam ediyor. 29 Ekim’de gerçekleşecek Kolektif Bilinç etkinliğinin konuşmacıları henüz belli olmasa da teması tam da ihtiyacımız olan cinsten. Birlikte hareket ederek gelecek nesiller için “en iyi”sine ulaşmayı hedefleyen bu düşünce biçimi yazıldığı gibi okunmuyor. Altında yatan metinde “birlik ve beraberliğin” ötesinde daha hümanist bir yan var ve irdelenmek için bizleri bekliyor. Sanatçı, bilim insanları, düşünürlerden oluşan konuşmacı listesi ve diğer detayları için takipte kalın derim.

Acısıyla tatlısıyla hayat…

Geçen ay da belirtmiş olduğum gibi yiyecek ve içecek festivalleri silsilesi son hız devam ediyor ancak bazıları var ki onları bu kakofoninin içinden cımbızla çekip almak gerekiyor. Bu sene 6-9 Ekim arasında 3.’sü düzenlenecek Istanbul Coffee Festival, birinci, ikinci, üçüncü ne varsa, kahvenin her halini 4 gün sürecek festivalle harmanlıyor. Son yıllarda sanki anadan doğma kahveciymişiz gibi hissettiren bu dalgaların hepsine varım. Sonradan kazanılan alışkanlıkların hep kötü olduğunu kim söylemiş canım… Diğer bir etkinlik ise 14-15 Ekim’de gerçekleşecek Acı Fest. İştah açan, yemeğe tat katan, gözleri yaşartsa bile en çok sevilen bu alçak acı, Türkiye’de bizim peşimizi asla bırakamaz. Sitem ettiğim festivallerden farklı olarak iyi organize olmuş ve gerçekten farklı deneyimler sunacak Acı Fest için dilim damağım ‘hazır ol’da bekliyor.
İçinizde kalan yaz kırıntılarını silip süpürecek, battaniye altı kahve-kitap keyfini hatırlatacak bu ay hakkında nankörlük etmeyelim. Kışa tereyağından kıl çeker gibi bağlanmak isteyenler için önerim; en az 3 etkinlik…

Bu yazı ilk olarak JR. by Campaign Ekim 2016 sayısında yayımlanmıştır.