2000 yılında piyasaya çıkan Tatlı Rüyalar isimli kitabıyla kitlelere ulaşmayı başaran Alper Canıgüz’ün Kan ve Gül kitabını Erge Güçlü yorumladı.

Erge Güçlü (24)
Business Intelligence Executive, MEC / groupM

 

 

Biraz kitap konuşalım öyleyse. Güzel insanların güzel ruh ve kalemlerinde hayat bulan güzel kitaplardan. Bu ay favori Türk yazarlardan Alper Canıgüz’ün son romanı “Kan ve Gül”den bahsedeceğim.

Öncelikle kimdir Alper Canıgüz?

Alper Canıgüz’ün tüm kitaplarını okumuş biri olarak söyleyebileceğim şu ki her zaman eğlenirken yüreğinizi burkmayı; tam dağıldığınız noktada size kahkaha attırmayı başaran biri.

Psiko-absürt romantik komedi “Tatlı Rüyalar”ın yazarı, romantik, tutkulu, eğlenceli, kışkırtıcı, tuhaf, kara mizah ustası, dev bir hayal gücünün sahibi, gerçek bir hikaye anlatıcısı, 5 yaşındaki düşünür dedektif Alper Kamu’nun ve gaddar bir kedi tarafından yönetilen reklam ajansının yaratıcısı.

Kendisi aynı zamanda Darüşşafaka Lisesi mezunu. Bu ayrıntı benim için önemli çünkü aynı yerden mezun biri olarak ben kitaplarındaki alt metinlerde ya da klişe bir tabirle “satır arası cümlelerde” başka yaşanmışlıklar bulabiliyorum. Daçka farklı bir yer. Pek yaşanmadan anlaşılabilecek türden değil.

Peki o kendisini nasıl tanımlıyor?

Okuma sevgisini babasına, yazma tutkusunu müzik kabiliyetinin olmayışına borçludur. Kahkahalarla ağlatan ve hıçkırıklarla güldüren kitapların yazarı olarak anılmayı isteyen Canıgüz, politik açıdan kendisini narsizme yakın bulmaktadır.

Çocukken, bir çubukla dürtülünce tostoparlak hale gelen tespih böceğini ilk gördüğünde hayat ne kadar muazzam bir şey diye düşünmüştür. Ne yazık ki, bu türden çok fazla hatırası yoktur. Ekseriyetle yumuşak tabiatlı, güleç ve arkadaş canlısıdır ancak bazen durup dururken aklına bir şey geliverir, gözleri dolar.

Tanısanız sevebilirsiniz; çok yakından değil de biraz tanısanız. Kızı Ada’ya pek düşkündür ve işin doğrusu ondan azıcık da çekinir. Bir konuda harekete geçmek için henüz geç olmadığı gibi bir umuda kapılırsa, hemen ardından anlayıverir ki böyle düşündüğüne göre iş işten geçmiştir. Zamanında daha fazla matematik öğrenmemiş olmak ve bazı başka konularda pişmanlıkları mevcuttur. İhtimal ki kendi etmiş kendi bulmuştur.

Gelelim Kan ve Gül romanına

Ben, Canıgüz’ü “Oğullar ve Rencide Ruhlar” kitabıyla tanıdım. Alper Kamu karakteri ile tanıştıktan sonra “Cehennem Çiçeği” ile Canıgüz okumaya devam ettim; ardından “Gizli Ajans”, “Tatlı Rüyalar” ve son olarak da fantastik polisiye “Kan ve Gül” geldi.

Kan ve Gül bir yolculuk hikayesi benim gözümde. Kişinin kendine ve kendi zamanına yolculuk. Geleceği görmek mi daha zordur yoksa geçmişi mi? Görünen her zaman doğru mudur? Gerçekte görünmeyeni bilmek ister miydiniz? Bilmek mutsuzluk mudur? Yıllar öncenizde hangi olaya müdahale etmek isterdiniz? Yıllar öncenize gitme fırsatınız olsa neyi değiştirirdiniz? Neyi değiştirseniz hayatınızın akışında major bir değişiklik olurdu? Yıllar önceye gittiğinizde hiç bilmek istemeyeceklerinizi öğreneceğinizi bilseniz yine de yıllar öncesine döner miydiniz? Bu ve bunun gibi birçok konuyu sorgulatıyor size Canıgüz kendi hikayesinde.

Hayatınızın akışında geriye dönüp minik dokunuşlar yapma şansınız olsaydı nasıl olurdu? Müdahale etmeye çalışırken yüzleşmemeniz gerekenlerle yüzleşme riskini aklınıza getirir miydiniz? Ya da hayatınızın algoritmasını bozsaydınız ve geçmişe yaptığınız müdahale ile yeniden yaratacağınız diğer yol, diğer seçenek, diğer akış sizi gerçekten mutlu eder miydi?

Bunları bilemiyoruz. Birçok şeyi bilemediğimiz gibi. Bilmemek bazen iyi. Burada “cehalet mutluluktur”u kastetmiyorum. Bilmemek yolda olmak demek. Yolculuğa devam etmek demek. Yarına uyanmak için yaşamak demek çünkü dün tüm bilinen ve bilinmeyenleriyle bir yerlerde kaldı. Artık bir önemi yok. Anlık psikolojinizle, anlık kararlarınızla anlık hareket ettiniz. Bunlar çeşitli sonuçlar doğurdu. Her şeyin bir açıklaması var. Kendinize göre bir sebebi var ya da yok; bunların şu an hiçbir önemi yok.

Kitabın sonunda da karakterlerden biri aynı şeyden bahsediyor; “Pişmanlık kadar manasız bir duygu yoktur. Bugün olsa aynı şeyi yapar mıydım, bilemem; bunun bir önemi de yok. Ama o gün, seni üzmesine izin veremezdim.”

Seçişler, sonuçlar, bilinenler, bilinmeyenler, görünenler, görünenin ardındakiler ile hazin, komik ve hareketli bir roman. 2 günde bitirdim ben. Bitmesin diye okumaya kıyamadığım romanlardan biriydi.

Şiddetle tavsiye ederim.

 

Bu yazı ilk olarak JR. by Campaign Temmuz 2017 sayısında yayımlandı.