JR. by Campaign

Kanıksanmış eşitsizlik

Bu sayıya başlarken özellikle cinsiyet eşitsizliğini işleyelim diye düşünmemiştik. Yaratıcı bulduğumuz kampanyaları incelerken, Cannes Lions’ta bu yıl ilk kez cinsiyet eşitsizliğiyle ilgili farkındalık oluşturan kampanyaları ödüllendirmek amacıyla açılan Glass Lion kategorisinin birincisini Creativity bölümümüze alalım dedik. Kazanan kampanya, Hindistan’da reglken turşu kavanozuna dokunmama tabusunu yıkmak için oluşturulmuş #TouchThePickle (Turşuya dokun) kampanyasıydı.

Sonra kapağımızdaki özel çalışmanın yaratıcısı Manolya ile buluştuğumuzda onun toplumda ötekileştirilen insanları, kadınları mesele edindiğini ve çalışmalarına bunu yansıttığını öğrendik. Kariyer sayfaları için yaptığımız araştırma sırasındaysa LinkedIn’in hangi sektörlerde cinsiyet eşitliğinin olduğunu gösteren bir çalışmasına rastladık ve gördük ki özellikle liderlik pozisyonunda böyle bir eşitliğe hala ulaşılmış değil. Örneğin muhasebe firmalarında, kadınlar toplam çalışan sayısının neredeyse yarısını, fakat liderliğin sadece %26’sını oluşturuyorlar.

Bu arada bir yandan dergiyi hazırlarken bir yandan da ofiste sürekli ve çok düşük derecede çalışan klimalar yüzünden, kadınlar olarak ofiste, “klimanın mutlak efendisi” erkeklere karşı bir mücadele vermek zorunda kaldık. Çünkü sürekli üşüyoruz.

Maastricht Üniversitesi’nin yaptığı bir araştırmaya göre, modern ofislerin soğutma ve ısıtma sistemlerinin temel çalışma prensipleri, 1960’larda 40 yaşında, 70 kilo ağırlığında ve metabolizma hızları kadınlardan yüzde 30 daha hızlı olan erkekler baz alınarak oluşturulmuş. Yani bizim bu şartlar altında üşümeden çalışmamız imkansız.

Üstelik erkekler her daim serinlesin diye harcanılan fazla enerji, gezegenin daha fazla ısınmasına neden oluyor!

Konutlardaki ve ofislerdeki enerji tüketimi, dünyanın ısınmasına neden olan karbondioksit emisyonunun yüzde 30’unu oluşturuyor. Nature Climate Change dergisinin yayınladığı bir araştırmaya göre, eğer klimalar kadınları rahat ettirecek şekilde ayarlanırsa yaz aylarında “gerçekten işe yarayacak oranda enerji tasarrufu” yapılabilir.

Çoğumuz toplum tarafından regl olmak gibi fizyolojik bir süreç nedeniyle bile sürekli baskı altına alınıyor, liderlik pozisyonlarına getirilmiyor, üstüne bir de ofiste üşüyüp hasta olmak zorunda bırakılıyoruz.

Yani elinizde tuttuğunuz bu sayı, cinsiyet eşitsizliğiyle ilgili birkaç konu içeren bir sayı değil; cinsiyet eşitsizliğinin her bir kadının hayatının her alanında, günlük yaşantısının her bir sıradan dakikasında, kanıksanmış bir şekilde devam ettiğinin somut kanıtıdır.

Peki sadece tespitte bulunmak ve eleştirmek bir çözüm mü? Hayır ama farkında olmak, çözüm bulma yolculuğunda ilk adımdır. Herkesin; erkek, kadın, LGBTİ ve özellikle de endüstrinin geleceğini şekillendirecek tüm cünyırların bu kanser hücresi gibi sinsi ve tehlikeli kanıksanmış eşitsizliğin farkına varması ve her yerde samimiyetle dile getirmekten çekinmemesi dileğiyle…

Keyifli okumalar…

Didem Öner

JR. Yayın Yönetmeni

 

Bu yazı ilk olarak JR. by Campaign Eylül 2015 sayısında yayınlandı.