Kendinizi ya da eşyalarınızı evde, işte, seyahatte ya da kampta daha güvende hissetmenizi sağlamak üzere tasarlanan minik güvenlik görevlisi Smart Mimic’i yaratıcıları Serdar Serttop (25) ve Noyan Berker (25) ile konuştuk.
Elektronik cihazlar her geçen gün daha fazla akıllanırken teknolojinin bu nimeti bize her alanda daha kullanışlı ürünler sunuyor. Teknolojinin hantallığının çok eskilerde kaldığı günümüzde, sağlıktan güvenliğe, iletişimden ulaşıma kadar farklı alanlarda kullandığımız birçok cihaz birden fazla fonksiyonu bünyesinde barındırabilir hale geldi. Smart Mimic de bunlardan biri. Yaklaşık 1 yıl önce hayata geçirilen ve İTÜ Çekirdek dolayısıyla yatırım da alarak yoluna başarıyla devam eden güvenlik cihazı Smart Mimic’i kendinizi ya da eşyalarınızı güvende hissetmek istediğiniz birçok alanda kullanmak mümkün. Kampçılardan bisiklet severlere ve seyahat tutkunlarına kadar her kesime hitap etmeyi hedefleyen Smart Mimic, ihtiyaca göre şekillendirilebilecek fiyatlarıyla Türkiye’de ve dünyada tüketicinin karşısına çıkmaya hazırlanıyor.
Smart Mimic dışında bir de Olbig ismi var. Olbig sizin çatı şirket isminiz mi şu anda yoksa eskide kalan bir isim mi?
Serdar: Buraya girerken bir isimle girmemiz gerekiyordu ve İTÜ Çekirdek’e biz çok apar topar bir şekilde girdik. Bursa’dan gelirken deniz otobüsünde falan hazırladık sunumu. İsim konusunda da domain’i alınmamış, aynı zamanda da kulağa hoş gelen bir isim arıyorduk. Olbig de öyle çıktı.
Noyan: Projenin adını öyle yazmış olduk. Bir süre Olbig gitti sonra Smart Mimic’e çevirdik. Markamız Smart Mimic, şirketimizin adı da Paperback Teknoloji.
Serdar: The Beatles’ın Paperback Writer’ından geliyor.
Peki o zaman sizi tanıyalım. Hangi Üniversitelerden mezun oldunuz, böyle bir işe girmeye karar verdiniz?
Noyan: Ben Bahçeşehir Üniversitesi Mekatronik Mühendisliği’nden mezun oldum.
Serdar: Ben Karabük Üniversitesi’nden mezun oldum. Bir sene Lubliyana’da Erasmus yaptım. Ama bu süre içerisinde Noyan’la sürekli beraberdik. Müzik yapıyorduk, kısa film çekiyorduk, o işlerle uğraştık çok uzun bir süre. Hatta bayağı profesyonel seviyelere getirmiştik bir ara.
Noyan: 4 senedir de büyük firmalara evde projeler yapıyorduk. Medikal sektörüne mesela otomatik sterilizasyon makinesi yaptık. Festivallere hareketli sahne dekorları tasarladık ve onları ürettik. Karavan sektörüne anahtarsız giriş, otomasyon sistemleri yaptık. Yatlar için robotik antenler yaptık. Ama satamadık (gülüyor).
Serdar: Sonra ben Erasmus dolayısıyla okulu uzattım. Noyan o sırada bir firmada işe başladı proje mühendisi olarak. O firma da yine Çekirdek’ten büyümüş bir firmaydı. Sağolsun o da beni tavsiye etti ve ben de orada çalışmaya başladım. Sonra biz Noyan’la gömlekli, damat gibi, arabayla toplantılar için oradan oraya gezmeye başladık. Sonra o hayatın bize göre olmadığını fark ettik. Biz daha özgür ruhluyuz ve kendi projelerimizi yapma hayalimiz vardı hep.
Noyan: O arada da ben Başar Abiden Çekirdek’le ilgili bilgi almaya başladım. Buradan bir kontak bulduk ve bir şekilde başvurumuzu yaptık. Aslında biz bambaşka bir şeyle başvurmuştuk. Otoyol ışıklarını akıllı bir şekilde yakıp söndüren, aracın hızına göre enerjiden tasarruf eden bir projeyle başvurduk. Sonra buradaki eğitimler sayesinde B2G’ye değil son tüketiciye gitmeye karar verdik. O arada kamp yaptığımız dönemlerde aklımızda bu fikir vardı, çadırda bir alarm sistemi olsa da biz çadırdayken dışarda ne oluyor ne bitiyor anlayabilsek diye düşünüp kendimiz için böyle bir şey yapacaktık. Sonradan bu projeyle girmeye karar verdik. Bunda çok daha fazla potansiyel gördük. Bunu programlanabilir bir platform haline getirelim dedik. Telefonunuzdan, o anki durumunuza göre istediğiniz şeyi seçebileceğiniz bir ürün olsun, telefonlardaki akıllı aksesuarların bir platformu olalım istedik. Sonra da Smart Mimic’i geliştirdik.
Bundan sonraki hedefleriniz neler? Global pazara açılmayı düşünüyor musunuz? Smart Mimic’i geliştirerek devam mı ettireceksiniz yoksa bunu satıp sil baştan yeni ürünler mi deneyeceksiniz?
Serdar: Kısa dönem hedeflerimizle başlayalım. Yakın zamanda Amerika seyahatimiz oldu. Ürün Amerika’da profilleri bazında, bisiklet, kamp gibi sosyal aktivitelerin daha fazla olması açısından daha fazla ilgi görüyor. Bu yüzden Kickstarter’a çıkarak ilk adımımızı atmak istiyoruz. Kısa dönemde aslında bir an önce Türkiye’nin dışına çıkmak, büyümek hedefimiz.
Noyan: İhracata bir an önce başlamak istiyoruz aslında. Arı Kovanı üzerinden bir kampanyamız oldu. Oradan bin adetlik satış yaptık. 100 bin TL topladık. Onların üretimine başladık. İki buçuk ay içerisinde onları teslim edeceğiz. Aynı zamanda paralelde B2B için yeni bir ürün geliştirdik. Türkiye’nin en büyük yerli sigorta firmalarından birine 100 bin adet satış potansiyelimiz var şu an. Bunun gibi projelere de otomotiv, FMCG, bankacılık gibi sektörler bazında devam ediyoruz. Bu yıl sonuna kadar bu çerçevede 500 bin adet bu cihazdan satmayı planlıyoruz. Bu da zerine bu cihazdan taktığınızda anahtarınızı bulmaya yarayan, üzerine taktığınızda telefonunuzu bulan, kapıya taktığınızda kapı açıldığında size haber veren veya call center’ın sizi arayabilecek bir cihaz olabileceği gibi, B2B tarafına çok esnek bir platform oluşturuyoruz.
Serdar: Buradan elde ettiğimiz gelirle de Smart Mimic’e yatırım yaparak az önce bahsettiğimiz Avrupa ve Amerika’ya doğru büyüme hedefimizi gerçekleştirmeyi planlıyoruz.
Cihazın farklı ihtiyaçlara cevap verebilen bir yapısı var. Burada fiyatlar da ihtiyaca göre değişiyor mu yoksa tek fiyat ve hepsi içinde mi?
Noyan: Biz şu an ilk başladığımızdan biraz farklı bir model uygulamayı düşünüyoruz. Ürünü belli bir miktara alıyorsunuz ve profillerimiz var içerisinde. Siz mesela ev güvenliği ihtiyacıyla aldıysanız o profili ücretsiz alıyorsunuz ama ayrıca bisiklet kullanımı için de bir profil istiyorsanız onun için ayrı bir ücret talep ediyoruz. Bunu da şundan dolayı yapıyoruz; ürünün fiyatını çok düşürüyoruz, insanların kullanmayacakları alanlar için de para veriyor olduklarını düşünmelerini istemiyoruz.
Serdar: Bunu da feedback’ler doğrultusunda gerçekleştirdik çünkü “Ben kamp yapmıyorum, bisiklete binmiyorum. O zaman niye böyle bir cihaza para vereyim” diyenler çok oldu. Artık uygulama içi satın alımlarla ürünü istediğiniz yönde geliştirip kullanabiliyorsunuz. Ama ilk başta hangi dikeyde aldıysanız o alanda başlıyorsunuz.
Şimdiye kadar satışlar nasıl oldu?
Noyan: Kitlesel fonlamada bin adetlik bir satış yaptık. Önce bir bin adetlik teslimatımızı destekçilerimize yapalım, sonrasında normal satışımızı da yapacağız. Şimdi Google İrlanda’yla görüşüyoruz. Onlarla bir iş ortaklığına gitme planımız var. Satış üzerinden belli bir pay alarak onlar reklam yapacaklar. Sitemiz üzerinden başlayıp sonra da mağazalara geçmeyi planlıyoruz.
İletişim tarafında, ürünün tanıtılması konusunda nasıl bir stratejiniz var?
Serdar: En çok oturmuş fikir şu: Ürünün tüm yeteneklerine atıfta bulunan “Bu ürün her şeyi yapabilir” tarzı bir video çekmek yerine, profil bazında küçük use case’ler göstererek videolar çekmeyi planlıyoruz.
Profesyonel hayatınızın bundan sonraki adımında yine böyle teknoloji ağırlıklı mı gideceksiniz yoksa kısa film ve müzik yapmak gibi sanata dair tarafınızı da işin içine katabileceğiniz bir şeylerle devam etmeyi düşünüyor musunuz?
Serdar: Aslında şu an hepsinin içindeyiz. Tasarımını biz yapıyoruz, görselleri hazırlıyoruz. Yarın öbür gün vaktimiz olduğunda videosunun müziğine kadar biz yapalım diye planlarımız var. Aslında şu zamana kadar kendimize ne kattıysak hepsini kullandığımızı düşünüyorum.
Noyan: Cihazın açılışında kullanacağımız müziği bestelemek, uygulama içinde kullandığımız görsellerin tasarımına kadar her şey geçmişte yaptığımız hobilerimizle bir bağ kuruyor. Tıpkı şirketimizin ismi gibi.
Türkiye’de start-up olmak zor mu? Bu işi Türkiye’de yapmanın artılar ve eksileri neler? Bu yola girmek isteyenlere neler önerirsiniz?
Noyan: Bizimki gibi hardware ise zor bence ama Çekirdek bize bu noktada çok büyük bir ön tampon oluşturuyor. Buraya çok seçilmiş ve değerli insanlar ve yatırımcılar geliyor. O yüzden biz biraz daha rahatız. Bu işi evde yapıyor olsaydık, firmayı kendimiz açmış olsaydık belki hiç buralara gelemezdik.
Yani bu tarz kurumlara daha fazla ihtiyaç var denebilir. Peki sizi en çok zorlayan şeyler neler oldu bu süreçte?
Serdar: Arı Kovanı süreci çok stresliydi. Orada bir süreniz var ve hedefe ulaşmanız lazım. İlk gün sıfır TL yazdığı andan itibaren kum saati başladı ve her gün geri saydıkça, şu kadar günde şu kadar para toplamam lazım diye saydıkça stres de artıyor. Ama bu da bize çok iyi bir ders oldu. “Nasıl reklam yapılır, doğru kişilere nasıl ulaşılır, içerik nasıl değiştirilir, insanlara doğru bilgi nasıl aktarılır?” Bunları öğrenerek ve buradan aldığımız destekler sayesinde bu süreçleri bir şekilde atlatıp hedefimizin üstüne çıktık. Onu tamamlamak bence zor atlattığımız süreçlerden biriydi.
Noyan: Bize şu konuda da tecrübe oldu: Kitlesel fonlama platformlarına gittiğimizde artık ne yapacağımızı çok iyi biliyoruz.
Bu yazı ilk olarak JR. by Campaign Haziran 2017 sayısında yayımlandı.