Masanın diğer tarafı: İş görüşmeleri

Birçoğunuz iş görüşmelerinde yeni olabilirsiniz ancak durum sandığınız kadar korkutucu değil. İşte bu noktada dikkat etmeniz gereken birkaç önemli nokta var.

Sena Hayta (27)

Creative Group Head, The Others

 

 

Bu zamana kadar kaç başvuru yaptım, kaç kere iş görüşmesine gittim bilmiyorum ama hepsi çok gergin, çoğunlukla sıkıntı veren sorularla dolu, kimi zaman da çok öğretici oldu. Her seferinde bir öncekinden daha iyi olsa da tam olarak orada neyi doğru neyi yanlış yaptığımı tartamıyordum. Yönetici arkadaşlarımdan tüyolar alıyordum, provalar yapıyordum ancak o yarım saat işler değişebiliyordu. Heyecandan kendimi yanlış ifade ettiğim, yaptığım en önemli projeleri atladığım ya da işi alacağım diye abartılı cümleler kurduğum oluyordu. Bu davranışlar o kadar anlık refleksler halinde gelişiyordu ki ancak tecrübeyle bir diğer görüşmede yontma fırsatı buluyordum.

Geçen ay ilk defa tam olarak nerelerde yanlış yaptığımı anlama fırsatım oldu. Çünkü bu sefer masanın diğer tarafındaydım ve Jr. reklam yazarı pozisyonu için birçok adayla görüşme fırsatı buldum. Bu süreç için atılan ilk mail de dahil olmak üzere görüşmenin püf noktalarını daha iyi anladım. Öncelikle ilk defa masanın diğer tarafında olduğum için anlamam ve kavramam gereken şeyleri bir kenara yazdım, daha sonra da gelen adayları empatiyi de elden bırakmadan nasıl değerlendireceğimi planladım. Bu süreçle ilgili derlediğim bu yazıda hem departman-aday uyumu hem de adaylarda fark ettiğim, benim de önceden yaptığım bazı falsolu davranışlardan bahsedeceğim:

Mail’in uzunu kısası olur

Gelen başvuru maillerini incelerken ilk dikkatimi çeken mail’de adayların yazdığı ön yazılar oldu. Mail adayla karşılaştığım ilk yer olduğu için bu yazıları da değerlendirmeye çalıştım ancak çoğu zaman gelen özgeçmişin ve portfolyonun “uzun” bir özeti olan ve farklılık yaratmak için gereksiz ayrıntıya girilmiş yazılarla karşılaştım. Bu konuyla ilgili sadece birkaç mail okuyacak olsam eminin bu metinler bana uzun gelmezdi ancak adayları inceleyen ve bu süreçte en az 30 kişinin başvurusuna bakan kişi olarak kısa ve öz anlatım yapanların maillerini daha profesyonel buldum ve ilk izlenimim daha olumlu oldu. Bu süreçte karşıdaki kişinin çok fazla mail incelediğini düşünerek biraz da stratejik bir mail body’si yazılmasını daha doğru buluyorum.

CV-ception

CV ilk değerlendirme için çok önemli, hepimiz bunun farkındayız. Reklam sektöründe efsaneleşmiş başvuru hikayeleri ile büyümüşken klasik CV şablonlarıyla başvuru yapmak hoş değil ancak çok farklı düzende hazırlanmış CV’ler de işi zorlaştırıyor. “Özgeçmiş”ten ziyade geçmiş ve şimdiki zaman arasında düzensiz bir şekilde sıralanan kişisel bilgiler, eğitim ve tecrübelerin, zaman sıralarının birbirine karıştığı dokümanlar kafamı çok karıştırdı. Alternatif bir CV göndermek istenmesinde sorun yok ancak klasik şablonlardaki akışı kullanmak, inceleyen kişinin daha kolay anlamasını sağlayabilir. Uzun CV’lerin sıktığını düşünüp 1 sayfada toplayan çok eksik bilgi bırakmış olan adayların yanı sıra kısa CV’nin kendini anlatmadığını düşünenler de aşırı didaktik bir anlatım ile her şeyi aktarmaya çalışarak CV ve portfolyoyu bir araya getiren çok uzun bir sunum hazırlamış. İletişim temel amacımız olduğu için bunu ilk etapta basit ve anlaşılır kılmak aslında adayı da değerlendirmeyi sağlıyor. Çok karışık, farklı bir düzlemde yer alan ve anlaşılması zor dokümanlar bu süreci değerlendiren taraf için çok zorlaştırıyor. En rahat algıladığım ve bu etapta diğerlerine göre daha olumlu değerlendirdiğim başvurular temiz bir grafikle anlatılmış, klasiğe yakın CV’ler ve web sitesi olarak düzenlenmiş profesyonel portfolyolar oldu.

Ben kimim? Peki ya, biz kimiz?

Gelelim en etten kemikten taraf iş görüşmelerine. Yaptığımız işin doğası gereği derdimizi anlatmak en önemlisi. Her iki tarafın da bu konuda en iyi kartlarını oynaması gerekiyor. Yaratıcı ekipte beraber çalışacağım bir iş arkadaşı seçmek hiç kolay bir süreç değil. Temsil ettiğim ajansın bir kültürü, haliyle diğer ajanslardan farklı bir çalışma düzeni var. Aramıza katılacak kişinin ekip üyeleriyle anlaşabilecek, sektörün en büyük problemleri arasında yer alan mesai gibi bazı sıkıntılı ve stresli süreçlerde bizim de bulunduğumuz gibi bazı fedakarlıkta bulunabilecek, yaptığımız işte ona verilen sorumlukları yerine getirebilecek biri olması gerekiyor. Ajansın nabzına göre şerbet vermek isteyen adaylar, kendilerini ve iş deneyimlerini anlatırken yapmadığı ya da olmadığı gibi davranınca konuya uzak olduğunu anlaşılabiliyor. Adayın yapabileceklerini karşıdakine inandırması için öncelikle kendine inanması gerekiyor. Bu süreçte aday “ben kimim”i anlatırken ajansı temsilen görüşme yapan kişi de “biz kimiz”i hep düşünüyor. Bu nedenle bunun farkında olarak gerçekçi bir diyalog geçmesi bu görüşmenin olumlu geçmesini ve ileride her iki tarafın da mutsuz olmayacağı bir deneyim yaşamasını sağlar.

Ahiret soruları

Adayın yetkinliklerini anlamak için bazı sorular sormak elbette ki gerekiyor ve işin en zor ancak önemli kısmı burada başlıyor. Kendinle ilgili en iyi 3 özellik gibi anket sorusu sormak sıkıcılığına yakalanmadım ama adaya verilecek sorumlulukları yerini getireceğini anlamak için bazı sorulara başvurdum. Bu noktada empati kurabilen bir insan olduğum için ilk başta biraz zorlandım çünkü ben de kısa bir süre önce aynı taraftaydım ve karşımdakini hazırlıksız yakalayacak, zor durumda bırakacak “kurumsal” sorular sormak istemiyordum. Karşımdakinin heyecanını soğutmak istediğim için görüşmenin sohbet kıvamında geçmesini sağlıyordum ki aynı seviyede konuşalım ve birbirimizi anlayalım. Burada iş artık tecrübeye kalıyor. Yanlış değil ancak ajansın yapısına uymayacak, verilen sorumlulukların yapılamayacağını düşündüren bir cevap, süreci muhtemelen olumsuz etkiliyor. Bu noktada ilanda yazan istenen özelliklere ve ajansın daha önce yaptığı işlere bakarak sorulara hazırlıklı olunabilir. Daha önce çalıştığınız yerlerden farklı işler yapan bir yer ile görüşme yapıyor iseniz görüşmede temel yetkinliklerinize ağırlık verip, yeni alanlarda da bunu uygulayabileceğinizi gösterecek bazı örnekler vermeniz faydalı olabilir.

Uzun lafın kısası sakin, anlaşılır ve karşı tarafı anladığınızı göstererek yapılan görüşmelerin daha olumlu geçtiğini tecrübe ettim. Fikir satmanın ilk yolu “kendi” fikrini satmakmış onu anlamış oldum.

Bu yazı ilk olarak JR. by Campaign Kasım 2017 sayısında yayımlanmıştır.