JR. by Campaign

Poi ve sema tek gösteride birleşiyor

Yeni Zelandalı savaşçıların egzersiz olarak uyguladıkları Poi, günümüzde ışık saçan bir sanata dönüştü. Mehmet Kandemir (27) de bu sanatın ülkemizdeki başarılı bir temsilcisi.

Günümüzde bir performans sanatı olarak uygulanan Poi, Türkiye’de pek bilinmese de dünya çapında oldukça popüler bir gösterileri türü. Ülkemizde Poi ile ilgilenen çok az kişiden biri de Mehmet Kandemir. Genç sanatçı, 2010 yılında “Home of POI” tarafından düzenlenen Circle of Light yarışmasında 118.713 kişi arasından dünya 5.’liğini kazanarak gösteri dünyasında adını duyurmayı başardı. Biz de onunla bir araya gelerek hem sanatını hem de yarışma sürecini ve markalarla gerçekleştirdiği iş birliklerini kendisinden dinledik.

Bize kısaca kendinden bahseder misin? Seni tanıyalım.

Ankara doğumluyum. İş hayatına yaklaşık 15 yaşında, tiyatroda ses ve ışıkta çalışarak başladım. Poi ile 2009 yılında tanıştım. Almanya’da gittiğimiz bir tiyatro turnesinde gördüm Poi’yi ve çok hoşuma gitti görsel olarak. Döndüğümde Poi’yi araştırmaya başladım. Ardından kendi yaptığım Poi’lerle başladım çalışmalara. Bayağı hoşuma gitti. Genetiğimi buldum sanki. Sekiz ay boyunca sıkı çalıştım. Günde 16-18 saat çalışıyordum ilk başlarda. Sekiz ay sonra dünya yarışmasına katıldım ve dünya beşinciliğini elde ettim.

Poi ne? Pixel Poi ne? Bu ikisinin arasındaki farkı bize açıklayabilir misin?

Poi kelime olarak ipin ucuna bağlanmış ağırlık anlamına gelir. Poi, Avustralya ve Yeni Zelanda’daki ilk kabilelerin savaşa giderken kollarını güçlendirmek için, konsantrasyonlarını arttırmak için, beynin sağ ve sol lobuna hakim olmak için yaptıkları bir fiziksel egzersiz. Günümüzden yaklaşık bin yıl öncesine dayanıyor. 1996 yılından itibaren de görsel bir şov haline gelmeye başlıyor. Dünya üzerinde bu oyuncakları keşfedip bunları bir görsel sanat haline getirmeye çalışan bir akım başlıyor. İlk önce festivallerde, konserlerde; daha sonra sahnede tamamlayıcı bir şov olarak veya bir etkinliğin içinde tamamlayıcı bir görsel şov olarak gelişiyor.

Ülkemizde de profesyonel anlamda fazla ilgilenen olmamış. Profesyonel anlamda üstüne düşen ve kendi beyninin sınırlarını zorlayan pek fazla insan çıkmamış açıkçası. Ben bayağı bir uğraştım Poi’yle. Poi ile belli bir noktaya geldikten sonra bir şeyle birleştirmem gerektiğini düşündüm. Bu yüzden semazenle birleştirerek ona yeni bir soluk kattım.

Nasıl ilgi duydun? Seni tam olarak ne çekti Poi’de?

Görseli çok hoşuma gitti. Orada bir ahenk hissettim. Poi aynı zamanda bir meditasyon. Poi çevirdikçe rahatlarsınız mesela. Hem bedeniniz hem de beyniniz rahatlar. Kafanızdaki bütün düşünceler sıfıra iner. Beynin sınırlarını zorluyorsunuz sürekli. Bazı hareketler var, dünya üzerinde çok fazla insan üstüne gidemiyor bu hareketlerin, gösteride yaptığım hareketler gibi mesela.

Sol eliniz bir hareket yaparken sağ eliniz onun tam tersinde bir hareket yapıyor. Bu sırada o hareketin içinde dönüyorsunuz. Döndüğünüz için yarım tur da tersi, diğer yarım tur da diğer tarafın tersine düşüyorsunuz. Bu yüzden beyninizi tamamen bölmeniz gerekiyor ve bu hareketleri yaparken hiçbir şey düşünemiyorsunuz. Ben bir de semazen döndüğüm için tamamen kaybolup gidiyorum.

Ateş çevirenler de dönüyor mu?

Bu sadece bana ait bir şey. Sema kültürü bana ait bir şey. Zaten bu sayede biraz da ilerletebildiğim için Poi’yi bir sahne gösterisi haline getirdiğim söyleniyor.

Circle of Light yarışmasından bahsedebilir misin?

Yarışma her yıl yapılıyor ve video ile katılım sağlanıyor. Yarışmaya başvurular Haziran ayında bitiyor, o zamana kadar videonuzu göndermeniz gerekiyor. Çünkü bu yılın en iyileri adı altında o yılın sonunda DVD çıkıyor. 2010 yılının en iyisi olabilmek için de o yılın Haziran ayına kadar videoyu vermem gerekiyordu. Çalışmalarımı bitirdim ve videoyu kendi imkanlarımla çektim. Hatta müziğin telif hakkını almak için de bayağı uğraştım.

Aralık ayında son 500 kişiye kaldığım bildirildi maille. Bir hafta sonra son 250 kişiye kaldığım açıklandı. Bir süre sonra da Yeni Zelanda’ya davetiyem geldi ve son 100 kişiye kaldığım söylendi. Uçak biletlerimi aldılar, yarışma tarihini söylediler. Oraya gidip kendimi anlatmamı ve göstermemi istediler. Semazeni çok sevmişler, buna çok ilgi duymuşlar. Oraya gidince dünyanın en büyük Poi müzesini dolaştım ilk önce. Sonra yarışmanın yapıldığı salona geçtik otelde ve 100 kişi alfabetik sıraya göre sahneye çıktı. Poi’ye neler kattığını gösteriyordu, hangi hareketleri çıkardığını, neler yapabildiğini… Ben de semazenle birlikte yaptığım hareketleri gösterdim. O zaman semazenin dışında Poi’ye 6 hareket katmıştım, ayrı hamlelerle çıkardığım hareketler. Bunları gösterdim çok beğendiler ve ertesi gün Türkiye’ye geldim. Belli bir süre sonra DVD çıktı ve 5. olduğum açıklandı.

Logoları ortaya çıkarmak için nasıl bir teknik kullanıyorsun?

Pixel Poi, 2014 yılının sonlarında ortaya çıkan bir teknoloji. Görüntü kalitelerine göre ayrılmış versiyonları var. 60, 80, 100 ve 120 piksellikler şu anda piyasada satışta olanlar. Bir de profesyoneller için 160 var. Bunu satan firma Rusya’yla ortak çalışıyor. Şu anda bendeki Poi’yi internet sitelerinde satışta göremezsiniz, isteyen satın alamıyor. Benim bu DVD’de ismim olduğu için telifle çalışıyorum. Ama hobi olarak kullanmak isteyenler daha düşük pikseldeki ve daha düşük boyuttaki malzemelerle gösteri yapabilir, eğlenebilir. Pixel’in bana gelişi 2015 yılında oldu. Firmadan bana haber geldi, böyle bir şey almaya hak kazandım diye. Her gösteriden bir hafta önce işini yapacağımız markanın logolarını, renklerini veya tanıtmak istedikleri bir ürün varsa bunları alıyorum ve çalışmalarıma başlıyorum. Görsellerin havada nasıl göründüğüne bakıyorum. Hangi hareketlerde hangi görsellerin daha net çıktığına bakıyorum. Saniye saniye hazırlanıp gösterilere çıkıyorum.

İş birliği teklifleri aldın mı yarışmadan sonra?

Ben Poi’ye hobi olarak başladım, iş olarak bakmadım. Çok sevdiğim için kendiliğinden işe döndü. Ona iş olarak baksaydım herhalde bu kadar ilerleyemezdim. Görseli ile pek fazla ilgilenmedim, meditatif tarafıyla ilgilendim daha fazla. Sonra bu dereceyi alınca ders vermeye başladım ve insanların ilgisi bir anda çoğaldı. Biraz da reklam oldu bu dünya 5.’liğim. Sonra profesyonel anlamda gösteriler yapmaya başladım ve gösteri talepleri gittikçe arttı. Sonra bir bakmışım ki 65 tane ile gitmişim bir yıl içinde. Biraz daha ilerleyince hastalık devresi girdi. Ama toparlanınca önceki mesleğimi bıraktım ve sadece Poi ile ilgilenmeye başladım.

Markalarla da bazı iş birliklerin oldu. Onlar için neler yapıyorsun?

Coca-Cola’nın bir işi vardı, yılbaşı etkinliğiydi. Hande Yener’in konseri vardı; ben, Hande Yener ve İskender Paydaş etkinlikte yer aldık. Onlar müzik tarafıyla ben de görsel tarafıyla ilgilendim. Canlı performansları eşliğinde Coca-Cola’nın 2016 logosunu çıkardık, istedikleri birkaç ürün vardı kapağı yenilenen, onları çıkardık. Onun dışında Canon markası ile geçen yıl altı tane gösteri yaptım. Volkswagen ile çalıştım, işlerinden bir tanesi için de Portekiz’e gittim. Lizbon’da üç günlük bir CEO toplantısı vardı, dünyadan Volkswagen CEO’larının geldiği. Geçen ay İzmir’de Schneider Electric’in bir lansmanına gittim. Devlet Tiyatroları’nın işleriyle sürekli çalışıyorum. Onların düzenlediği “Konya Bin Nefes Bir Ses Uluslararası Tiyatro Festivali”nde festivale katılan ülkelerin logolarını ve bayraklarını çıkardım. Onların dilinde “hoş geldiniz” yazdım. Önümüzdeki ay Antalya’da Devlet Tiyatroları’nın bir festivali var. Orada yine finalde bir gösteri yapacağım.

İşlerin nereden geleceği belli olmuyor. Pixel Poi geniş bir çevreye hitap ediyor, bütün görselleri çıkarabildiği için. Teatral anlamda bir geçmişim olduğu için Devlet Tiyatroları’nda bir gösteri yaptığımda oraya göre bir koreografi, bir sahne düzenlemesi çıkarıyorum. Markalarla çalıştığımda onlara göre bir hareketlilik oluşturmaya çalışıyorum. Mesela Red Bull’a yaptığım işte daha ekstrem müziklerle daha ekstrem hareketler hazırladım.

Poi’nin aynı zamanda bir egzersiz türü olduğunu söyledin. Peki, sağlıklı yaşamak için insanlara bunu önerir misin?

Evet, kesinlikle öneririm. Ben sürekli Poi çeviriyorum ve fazla kilom yok. Sürekli kas çalışması oluyor ve beyin çalışıyor. Sürekli bir koordinasyon halindesiniz. Ben kendimde beynimin ellerimin ucuna kadar geldiğini hissediyorum. Beyninizin iki tarafı da çalıştığı için daha pratiksiniz, daha hakimsiniz. Mesela geyşalar eğitim alırken 5-6 yaşında Poi ile eğitiliyorlar.

Poi’nin çok öğretici bir yanı var. Koordinasyonunuzu çok üst seviyelere çıkarıyor. El becerinizi yükseltiyor. Size bir ritim kazandırıyor. Bu size ayrı bir bakış açısı kazandırabiliyor. Çünkü beyninizin iki tarafı da çalışıyor. Sağlakların beyninin sol tarafı daha çok çalışır, solakların da tam tersi. Ama Poi her iki tarafı da çalıştırdığı için siz her iki tarafınızla olaya hakim olabiliyorsunuz. Yani diğer eliniz de hayatınızda devreye giriyor. 

 

Bu yazı ilk olarak JR. by Campaign Mayıs 2017 sayısında yayımlandı.