Ready Player One, şimdilik ulaşılması imkansız bir hayal olabilir
Bu ayın sonlarına doğru vizyona girecek olan Ready Player One, şimdilik ulaşılması imkansız bir hayal olabilir.
Sanal gerçeklik, aynı bize anlatıldığı gibi, bilim kurgu düzeyinde olasılıklara sahip. Star Trek’in Halodeck’i, Yu-Gi-Oh!’nun Virtual World’ü gibi içerisinde yüzlerce farklı dünya barındıran sanal gerçeklik hemen hemen isteyebileceğiniz her şeyin var olduğu bir yer. Yazar Ernest Cline’ın 2011’de kaleme aldığı ve Steven Spielberg tarafından beyaz perdeye uyarlanan Ready Player One’da buradan yola çıkmış bir yapıt. Hikayede etten ve kemikten insanların da yaşadığı 2045 yılını anlatılsa da aksiyonun çoğu farklı sanal dünyaları birbirine bağlayan ağların oluşturduğu OASIS’te geçiyor. OASIS şimdiden sanal gerçeklik için ulaşılması gereken nokta olarak belirlendi, üzerinde de çalışmalar çoktan başladı. İlerleme var mı? Tabii ki evet. Doğru yönde mi? Tabii ki hayır.
Bir taraftan OASIS kısaltma olarak çok yüklü bir anlam taşıyor “Ontologically Antropocentric Sensory Immersive Simulation” (Ontolojik Antroposentrik Duyusal Sürükleyici Simülasyon) neyse ki başka bir yandan da çok ilgi çekici bir şey sunuyor: Genişlik. Gerçek anlamda bir genişlik, oluşturulan çehrelerin bazıları oyuncular tarafından diğerleriyse devlet kuruluşları tarafından yaratılıyor. Yaratım amaçları eğlenceden eğitime, kazançtan zarara aralığında değişim gösteriyor.
Günümüzün gerçek zamanlı, çok kullanıcılı VR deneyimleri ise OASIS’ten daha çok PUDDLE [Provisionally Usable Demonstration of Dazzling Lucid Environments (Geçici Kullanımda Gözalan Canlı Çehreler Gösterisi)]. Karşımıza çıkan kısıtlamalardan bazıları estetik üzerine: AltspaceVR kullanıcıları çok fazla ifadeye sahip olmayan insan ve robot avatarlara sahip, Against Gravity’nin Rec Room’unda ise avatarların burunları yok. Bazı kısıtlamalar da deneyimsel: Facebook’un Spaces’ı sadece arkadaş olduğunuz kişilerle takılmanıza izin veriyor. OASIS kadar büyük bir hırsla yola çıkanlar, yeni oyuncu beğenmeyen dünya kurma sisteleriyle (Sansar) ya da Reddit’in karanlık tarafı tarzındaki trollemelerle (VRchat) kısıtlanıyorlar.
Ama asıl problem bu sözde kısıtlamalar değil tabii ki de; asıl engel fiziksel. Bu PUDDLE’ların hiçbirinin birbiriyle bağlantısı yok, yani nerede başlıyorsanız orada kalıyorsunuz. Bu yüzden kendinizi sanal gerçekliğin içine tamamıyla bırakamıyorsunuz. Sanal dünya geliştiricilerinin, Cline’ın yarattığı 2045 hayallerine ulaşabilmek için temelleri şimdiden atmaları gerekiyor ki ileride bu dünyalar birbirine bağlanabilsin. Eğer bunlar çok ulaşılmaz hayaller gibi geliyorsa size, hemen internetsiz yılları hatırlayın; her kurumun kendi içerisinde dışarıya kapalı bir ağının olduğu günleri. Sonrasında da internet sayesinde nasıl o kapalı ağların bir araya gelip standart protokoller altında eşit düzleme taşındıklarını hatırlayın. Şimdi de aynı fikri sanal gerçekliğe uyguladığınızı düşünün, tek bir düzlemde var olan, aralarında kimlik veya yön kaybı yaşamadan gezebildiğimiz sonsuz sayıda dünyalar…
OASIS fikri kafaya yatıyor çünkü aynı internet gibi onun da bir sahibi ya da acil ihtiyaçları yok. OASIS bir araç, bir hizmet, sanatçılardan tutun şirketlere kadar herkesin kullanabildiği bir platform. Eğer sanal gerçekliğin bu potansiyeline ulaşmak istiyorsak, Cline gibi düşünmeye başlamamız gerek.
Kaynak: Wired