Şiddetin öteki yüzü

İrlanda’daki eski terör örgütü Ira’nın bir üyesiyken terör karşıtı çalışmalara imza atıp Volunteer isimli kitabıyla tüm bu döneme ışık tutan Shane Paul O’Doherty hayatını anlattı.

Can Elmas (22)

Öğrenci

 

 

Bu ay benim için çok heyecan vericiydi. Filmlerden dizilerden tanıdığımız İrlanda’nın meşhur terör örgütü Ira’nın bir zamanlar önemli bir üyesi olan ve Londra’ya defalarca bombalı paketler yollamış Shane O’Doherty ile sohbet etme şansı yakaladım. Şu an kendisi terörist değil; zaten Ira terörü de seneler önce bitti ama daha terör bitmeden terörün karşısına geçmiş ve “Volunteer” isimli kitabıyla yasadığı pişmanlığı anlatıp bir dönemlerin en çok okunan yazarlarından biri olmuş. Hatta yıllarca İrlanda’da en çok satanlar listesinden kitapları düşmemiş. Bu ilgi çekici karakter Türkiye’de çok bilinmese de dünya medyası tarafından Ira terörü denince fikirlerine en çok başvurulan isimlerden biri. Ayrıca kişisel gelişim ile ilgili verdiği konferansları da önemli bir kitleye sahip. Ben de yeni kurduğumuz öğrenci kulübü “La comunidad turca” ile gittiğimiz bir etkinlik sonrası kendisiyle buluşma fırsatı buldum. Kuzey İrlanda’nin Derrylondon isimli küçük bir şehrinde başlayan hayatını, fikirlerindeki değişim sürecini ve en önemlisi bir gencin çevresinden ne kadar kolay etkilenebildiğini “eski bir teröristten” dinleme fırsatı bulduk.

Shane Paul O’Doherty’nin kendi cümleleriyle anlattığı hayatı:

Kuzey İrlanda ilginç bir yer ama Derry daha da ilginç bir yer. İrlanda ile Britanya sınırında. Birkaç kilometre ötesinde yasayan akrabalarımızın aksine biz kendimize İrlandalı diyemiyoruz. Biz resmi olarak Britanyalıyız. Babama biz İrlandalıyız niye kendimize Britanyalı demek zorundayız diye sorduğumda babam cevap verememişti. O günü hiç unutmam Kuzey İrlanda ile ilgili durumun ilk kez kafamı karıştırmaya başladığı olaydı bu. Babam cevap veremiyordu ama ben cevabı öğrenmeye karar verdim. O zaman bilmiyordum ama bu soru zaten yeni nesil için çok popülermiş. Britanya kimliği sorgulanmaya başlanmış, pek çok gencin aklı karışmaya başlamıştı. 1968 tüm dünyada özgürlük ihtiyacının zirveye çıktığı günlerde İrlandalılar da durumlarını sorgulamaya başlamışlardı. İngilizler kadar iyi şartlarda yaşayamıyorduk. Dil farkımız ve Katolik oluşumuz bizi devletin karşısında ikinci sınıf yapıyordu. Dini bayramlarımız tatil günlerimiz İngilizlere göreydi; bizim önceliklerimiz onlar için önemli değildi. Bu durumda biz de dünyadaki 1968 hareketlerinden etkilenip gösterilere başladık. Ancak Britanya gösterilerimizden hoşlanmadı. Bütün dünyada yayılan insan hakları özgürlük gibi ilkelerden etkilenmemek İrlandalılar için mümkün değildi. Ülkede geniş katılımlı barışçıl gösteriler başladı. Britanya bunu kabul edemedi. Demokrasinin beşiği İngiltere’nin o zamanki durumu çelişkiliydi, polis güçleri gençlere çok sert müdahale etti. Göstericilere ateş açıldı. Bu İrlanda halkı için kara bir gündü. Herkes çok öfkeliydi. Geçmişte yaşanan tüm kötü olaylar bir anda bizzat karşımıza çıkıyordu. Herkes bizi koruyacak, bizi savunacak kimse yok mu derken Ira ortaya çıktı. Arkadaşlarım tanıdığım tüm gençler Ira’ya katılmaya başlamıştı. Ben ideolojik tarafının yanı sıra gerçekten özenerek onlara katılmıştım. Sokaklarda silahlarla gezen ve takdir toplayan bu insanlar bana kahraman gibi görünmüştü. Burada herkes dikkat etmeli ki terör pek çok genç için kendini gerçekleştirme, yaşamını anlamlı kılma yoluna dönüşebiliyor. Teröristlere uzaydan inen caniler gibi bakmamak onları teröre iten ortamları incelemek lazım. Bunu burada bu kadar kısa sürede yapamam ama kitaplarımda özellikle Volunteer’da bunun detaylarına girdim. Türkiye gibi terörle mücadele etmeye çalışan bir halkın mutlaka gençlerini korumak için bu gençleri teröre iten konuları tartışması gerekiyor.

Yoksa benim gibi bir sıradan insandan teröristler Londra’yı bombalayacak bir cani çıkartabilir.

Mekanik islerden anlıyordum. Kendimi Ira için bombalı paketler hazırlarken buldum. Posta yoluyla onlarca paket yolladık. Bu paketlerin bazıları Londra’da patladı. Bazıları engellendi. Korkunç günlerdi. İnsanların hayatını karartıyorduk ama bunu yaptığımız için pişmanlık duymuyorduk çünkü bu insanları hiç tanımıyorduk. Onlar sadece Londra’da yaşayıp haklarımızın çalınmasına müsaade eden hatta destekleyen düşmanlardı. Bir gün bir polis postalarımızdan birinin izini sürmeyi başarıp bizi deşifre etti. Kendimi mahkemenin karşısında buldum, işler sarpa sarmıştı. 14 sene hapiste kaldım. Ira bu polisten intikam aldı. Polisi öldürdüklerini hapishanenin önünden geçen cenaze merasimi ile öğrendim. Kendimi kötü hissetmeye başladım çünkü ilk defa çevremden biri bizim yüzümüzden ölmüştü. Polisin babasını tanıyordum, pazarları kilisede karşılaşmış sohbet etmiştim. O adamın düştüğü durumu düşündükçe çok üzüldüm. İlk defa kendime bir soru sordum “Kendi haklarımız için savaşıyoruz ama bu insanların hakkı yok mu?” Bu soru beynimi kemirirken vicdan azabım bana hapishanede çok zor günler yaşattı. Hapishanede çevrem Ira mensubu arkadaşlarımdan oluşuyordu. Bu soruları ve yaşadığım vicdan azabını onlara anlatmam mümkün değildi. Kendimi dini aktivitelere verdim. Eskisinden daha iyi bir Hristiyan oldum. Devletin beni affetmesi veya insanların beni affetmesi vicdan azabımı geçirmedi. Sadece tanrının affının bunu geçirebileceğini düşünüyordum. Dışarı çıktığım zaman Ira’yı eleştiren Ira’yla arasına mesafe koyan bir bireye dönüştüm, hiç dostum kalmamıştı. İnsanların bugün söylediği şeyleri bundan 30 sene önce söylemeye başladığım için o günlerde hazmedilemedim. Ölüm tehditleri almama rağmen Volunteer adlı kitabımı yazdım. Ne İngilizler ne de İrlandalılar bu kitabımı kolaylıkla hazmedemedi. İngilizler bir teröristin pişman olamayacağını sadece kendisini korumak için böyle davranabileceğini söylüyorlardı. İrlandalılar içinse bir haindim. İngiliz basını öfkeli eski teröristin pişmanlıkları diye kitabımdan bahsediyorlardı. Pişman olduğum için iki taraf için de günah keçisi haline dönüştüm. Ira terörüne karşı fikirlerim kamuoyunun ilgisini kazandı.

Hapishanedeyken yaptıklarım yüzünden sadece İngilizler tarafından suçlanıyordum. Ama kitabım çıktıktan sonra hem İngilizler ve hem İrlandalılar tarafından suçlanmıştım. Bu süreçte kararlı olmasaydım, güçlü bir iradeyle terörün karşısına geçmeseydim o günün şartlarında beni terörden kurtarabilecek hiçbir grup yoktu. Kimse bizi affetmeye istekli gözükmüyordu. Haklılardı da zaten. Ama onların öfkesine rağmen vicdanım rahatlamaya başlamıştı ve gençleri terörizmden uzaklaştırma çabamın sonuçlarını yıllar geçtikçe görmeye başladım. Zamanla kamuoyu benim samimiyetimi anladı. Bugün gençlere sosyal çevresiyle nasıl başa çıkabilmesinin öğretilmesi gerektiğini düşünüyorum. Eğer onların sağlam karakterler inşa etmelerine yardımcı olmazsak sosyal çevrelerinde popüler olma fırsatı için çok anlamadıkları ideolojileri savunup silah kullanmaya kadar radikalleşmeye başlayabilirler.

Bu yazı ilk olarak JR. by Campaign Aralık 2017 sayısında yayımlanmıştır.