Özel televizyon yayınlarıyla daha çok kişinin evine ulaşan ve zamanla evrimleşerek aynı anda birçok şeyi izleyicilerine sunan televizyonlar hayatımızın her anında bizimle.
Aslı Balkan (26) PR ve Pazarlama Uzmanı
Televizyon herhangi bir medyadan – film, müzik ve tiyatro gibi tüm eğlencelerden- çok daha farklı… Sinemaya filmi izlemek için gidiyorken, televizyon tek bir kapsül içerisinde bize ihtiyacımız olan her şeyi artık dilediğimiz zamanda sunuyor. Müzik, politika, edebiyat, eğlence, dram…
Televizyon teknolojisi tek bir kişinin buluşu ile şimdilerdeki haline gelmiyor. 1873’te W.Smith’in fotoelektrik selenyum efekti bulması ile başlayan, 1953’te NTSC sistem üzerinden ilk renkli yayının gerçekleştirilmesine kadar geçen serüvende pek çok ülkeden bilim insanının katkısı ile şu an izlediğimiz, alıştığımız televizyon kavramına eriştik.
Bizim içinse bu eğlence makinesi 60’ların sonlarında renklerden yoksun olarak evimize misafir olan, o zaman için çok yeterli görülen ekran kapakları, Star Wars, Zeki Müren, Uykudan Önce Masalları ile vazgeçilmezimiz olan bir rüyalar ülkesi. 90’larda da tekelliğinden kurtularak özel televizyon yayınları ile yeni tiplemeler, fenomenler, hayranlar kattı hayatımıza…
Yeniydi, farklıydı o küçük camın arasında Dallas’a aşık pazar sinemaları.
TV figürleri her dönemde diğer mecralardan daha büyük bir etki gücüne sahip oldu. Psikologlar da bu konuda birleşiyor, görseller her zaman kelimelerden önce geliyor. Medya üzerinden duyduğumuz şeyleri doğru olarak kabul etmeye daha meyilliyiz.
Artık televizyon oturma odasında tek başına bir deneyim süresi olmaktan çıkıyor düşünme şeklimizi, duygularımızı etkiliyor değiştiriyor dönüştürüyor..
Neler değişti hayatımızda?
Sosyal çay saati: Eskinin dizi sohbetleri şimdi sosyal mecralara taşındı
Kimilerine göre televizyonun altın çağını yaşıyoruz. 70’lerde ev buluşmalarında izlenilen dizilerin son bölümlerinde neler olduğu kritik edilirdi. Dizilerdeki hayatlar, ortamlarda üzerine konuşulan gerçeklerdi. Şu an biz de farklı bir jenerasyonda tam olarak da buna benzer bir şeyi yapıyoruz; sadece sevdiğimiz dizilerin üzerine konuşmakla da kalmıyor, internetin ve sosyal ağların gelişmesi ile Facebook ve Twitter’dan fan sayfalarında yeni “birlikler” oluşturuyor, yeni bir topluluk düzlemi yaratıyoruz.
Forumlarda birden çok ülkeden izleyicilerle hikayelerin sonunu tartışıyoruz, hikayeleri alıyoruz benimsiyoruz hayatımızın içerisine dahil ediyoruz.
Pazar kahvaltılarının vazgeçilmezi: Yemek izlemek…
Televizyon içerikleri “nasıl yapılır” (how to) programları ile mutfağa ve yemek yapımına olan yaklaşımımızı değiştirdi. Yemek merkezli programlarda Jamie & Jimmy’nin yemek düellosundan Anthony Bourdain tatlılarına devam eden bir pazar kahvaltısında kapanışı Arda Türkmen ve Maksut Aşkar ile yapıp sonrasında olaysız bir makarna ile günü kapatıyoruz.
Daha mı vahşiyiz?
Televizyon programlarının bunda payı var mı bilinmez ancak geçmişe oranla daha vahşi olduğumuz bir gerçek. Televizyon içerikleri arasında dizilerden, haberlere kadar “negatif” imgesi ile sunulan görüntülerin çocukların beyninde gerçeklik algısı ile yer ettiğini anlamak çok da zor değil. 1977’den 1992 yılına kadar 5 ülkeden 557 çocuk ile televizyon izleme alışkanlıkları üzerine yapılan uzun süreli bir araştırmada televizyon içerisindeki şiddet ile erken yaşta tanışan çocukların agresif davranışlar sergilemeye başladığı kanıtlanmış.
Her anımızda bizimle
Belirli açılış kapanış saatleri şimdilerin programları için bir hayal oldu. İçerik yönünden zenginleşmenin sonucu olarak farklı platformlarda kaliteye ulaşmak mümkün. Şimdilerde dijital yayınlarla desteklediğimiz her an her yerde izleyebildiğimiz içeriklerle “evimizin” tacı olmaktan çıkarak telefonlarımıza sığan bu ekranların toplumları etkilediği bir gerçek.
Kültürel değişim / etkileşim
Dünya artık büyük bir köye dönüşüyor, pek çok yayın Amerika’dan sonra Türkiye’de bulunan evlerimize 48 saat içerisinde giriyor. Severek izlediğimiz ve takip ettiğimiz pek çok içerik ise Orta Doğu’ya satılarak yeni takipçiler kazanıyor. 2008 yılında 10 milyon dolar olan dizi ihracatımız 2016’da 360 milyon dolara ulaştı. Bu rakam, Türkiye’nin dizi ihracatında ABD’den sonra Dünya’da 2. sırada yer almasını sağladı. Türkiye’nin dizilerini tercih eden bölgeler sırasıyla; Ortadoğu, Balkanlar ve Doğu Avrupa, Kuzey Afrika, Güney Amerika, Orta Asya şeklinde. Dünya küçülüyor ve ortak zevkler sınırları ortadan kaldırmaya başlıyor.
Başımızın da evimizin de tacı olan bu büyük / küçük ekranlar esneklik ve zengin içerik ile kişiselleştirilmiş yayın imkanına önümüzdeki zamanlarda da hız vereceğe benziyor. Bazen bağlılık gelse de onlar bizim vazgeçemeyeceğimiz camdan dünyalarımız.
Bu yazı ilk olarak JR. by Campaign Temmuz 2017 sayısında yayımlandı.