Ucuz ulaşımdan retro klasiğe…
Motosikletlerden hiç hoşlanmayan ve onları kaba bulan tasarımcı Corradino D’Ascanio, “eşek arısına” daha önce eşi benzeri görülmemiş bir motosiklet örneğiyle can verdi. Mehmet Akif Doğan
Dünya savaşını geride bırakmış İtalyanların “ucuz ulaşım” ihtiyacını karşılamak için yarattıkları iki farklı çözüm vardı; Vespa ve Fiat 500. Neden üretildikleri çok açıktı; ucuzlardı, ekonomiklerdi ve basitlerdi. Fakat işler yoluna girmeye başladıktan sonra üretim amaçlarıyla ilgili herhangi bir problemleri kalmadı. Her ikisi de “ucuz” olarak anılmayı bir kenara bıraktı ve birer ikon halini aldı.
Önce “Vespa” ortaya çıktı. Bir uçak fabrikasının külleri arasında babalarının mirasını devam ettirmek için yol arayan Enrico ve Armando Piaggio kardeşler, ucuz bir ulaşım aracı fikriyle aydınlandılar. Motosikletlerden hiç hoşlanmayan ve onları kaba bulan tasarımcı Corradino D’Ascanio da kalemiyle daha önce eşi benzeri görülmemiş bir motosiklet örneğiyle “eşek arısına” can verdi.
Formül şuydu; basit, kolay kullanılan, ucuz ve dayanaklı bir motosiklet. Savaştan çıkan İtalyan halkı “ucuz ulaşım” ihtiyacını bu araçla karşılayacaktı. Nitekim Piaggio’ların planı tam olması gerektiği gibi karşılandı. Fakat biraz “tarz” fazlasıyla.
Yıllar içinde geleneklerini korumayı başaran Vespa uzunca bir süre hava soğutmalı motorlar konusunda ısrarına devam etse de milenyum çağı işleri değiştirdi. Karşımızda duran bu GTS150 de tam olarak yeni Vespa döneminin bir eseri.
Adından anlaşılacağı üzere 150cc’lik bir motora sahip GTS150, önceki yıllardan hatırladığımız GTS250 ve GTS300’ün yeni nesil küçük kardeşi. Sıvı soğutmalı motor akımına dahil olan GTS150, giriş seviyesi modellerinin üzerinde konumlandırılıyor. Tarzıyla ailenin biraz daha dinamik üyesi rolünü üstlenen GTS, 15 beygirlik motoruyla ilk üretilen Fiat 500’ün 13 beygirlik motorundan tam 2 beygir daha güçlü. 14 Nm’lik torku ise şehrin hızına yetişmek için fazlasıyla yeterli. Gövde üzerindeki birden fazla hava girişiyle GTS olduğunu vurgulayan scooter, tıpkı 500’de olduğu gibi bolca krom ve orijinal tasarım detaylarını kullanarak 2018’de bile fazlasıyla retro kalmayı başarıyor.
500’ün geçmişi ise Vespa’nın doğuşundan tam 11 yıl sonrasına dayanıyor. Aynı amaçlar doğrultusunda fakat bu kez aile taşımak için kolları sıvayan Fiat, “people’s car” olarak nitelendirdiği 500’ü yarattı. Doğuşuyla birlikte “şehir otomobili” kavramını da tanımlayan 500, üretimde kaldığı 18 yılda cep dostu yakıt tüketim değerleriyle, düşük bakım ücretleriyle ve tarzıyla insanların kalbinde yerini çoktan almıştı.
Şehir otomobillerinin popülaritesinin artmasıyla birlikte 2000’li yıllarda arşivin tozlu raflarından 500’ün çizimlerini tekrar masaya çıkaran Fiat, ortaya eskisinden daha büyük ve daha güçlü fakat genlerine de bir o kadar bağlı yeni 500’ü çıkardı.
Aslında Fiat cephesinde “yıl dönümleri” şerefine üretilen 500’ler görmeye alışığız. Gucci’nin 90. yılı, Fiat’ın 100. yılı, 500’ün 50. yılı ve daha fazlası. Fiat’ın bir şeylerin yıl dönümlerini kutlamayı sevdiği bir gerçek. Karşımızda duran bu turuncu ufaklık da 500’ün 60. yılı şerefine üretilen Anniversario edisyonu.
Daha önceki örneklerin aksine bu kez alabildiğine “retro” kalmayı seçen Fiat, birçok özel detayla Anniversario’yu kutsuyor. Orijinal modelle büyük ölçüde benzeşen jant kapakları, kaput üzerindeki krom çizgi ve özel logolar bunların en önemlilerinden. Koltuklardan rengine kadar hemen hemen her detayında “60’lar” konseptini vurgulayan Anniversario, Riviera Yeşili ve Sicilya Turuncusu olarak isimlendirilen iki özel rengiyle gri, siyah ve beyaz renkli otomobillerin ele geçirdiği trafikte tam anlamıyla “parlıyor”.
Kokpitte de özel bir 500 olduğunu hissettirmeye devam eden Anniversario, turuncu konsol kaplamalarıyla ve çizgili koltuklarıyla otomobilin sadece dışında değil içinde de mutlu olmanızı sağlamayı başarıyor.
Tüm bu retro tasarımın yanında 7 inçlik UConnect bilgi-eğlence sistemi, dijital klima kontrolleri, mobil telefon entegrasyon seçenekleri 500C’nin 2018’e adapte olmasını sağlıyor. 69 beygir gücündeki 1.2 litrelik benzinli motoru ve Dualogic şanzımanı ise tıpkı ilk nesillerde olduğu gibi çok fazla hız ve dinamizm vaat etmese de ekonomik olmayı başarıyor.
Her ne kadar iki model de yan yana geldiğinde sebepsiz bir gülümsemeye neden olsa da fiyatlarını öğrendikten sonra yüzler düşüyor. GTS150’nin 24.400 TL’lik; 500C’nin ise 102.400 TL’lik fiyatı aslında “ikon” ve “retro” gibi kelimeleri kullanmanın ne kadar pahalı olabileceğini kanıtlıyor.
Bu yazı ilk olarak JR. by Campaign’in 37. sayısında yayımlandı.