Sözel, mantıksal, görsel, bedensel, ritmik, içsel, sosyal ve varoluşçu zekayı yüzyıllardır konuşuyoruz. Şimdiyse sırada yapay zeka var.
Reklam Yazarı, Güzel Sanatlar
Zeka nedir? 100’den fazla tanımı var ama en kaba tabiriyle; ortamlara, durumlara uyum sağlayarak verilen tepkilerin ve davranışların yarattığı sonuçları kavrayabilme kabiliyetidir. Vay arkadaş, ne kadar havalı! Hatta yazmazsak, Gardner amca bunun çoklusu da olur kardeşim; sözel zeka, mantıksal zeka, görsel zeka, bedensel zeka, ritmik zeka, içsel zeka, sosyal zeka ve varoluşçu zekayı boşuna mı modelledik der. Bunların hepsi çok doğal. Şöyle biraz da suni olanı var mı derseniz, abicim çok güzel yapay zekam var, yeni geldi. Vereyim istersen.
Yeniden yapay zeka
Yapay zekanın ilk kez dile geldiği yıl 1956. Bu güne kadar türlü kitaba ve filme konu olsa da 2013 yılına kadar dişe dokunur bir gelişme yaşamadı. Kubrick üstadın 1968 yılında çektiği rahatsız filmdeki paranoyak HAL 9000, ortada yapay zeka yokken insanları korkutmaya yetti. E Kasparov’u yenen zeka neydi birader? 1997 yılında makina, adamı satrançta yenmedi mi diyebilirsiniz. Yapay zeka da kendi içinde ikiye ayrılıyor dostlar. Kasparov’u yenen klasik bir yapay zekaydı. Tüm sonuçları içine yığ, tüm hamleleri ve olası sonuçları tarayıp en iyisini seçsin, sonunda da kazansın. Bu işlemleri çok hızlı yapsın ki biz de çok beklemeyelim. O zaman için büyük gelişme sayılsa da makinalar öğrenmiyor, düşünmüyordu. 2013 yılında IBM, Facebook, Google, Microsoft gibi devlerin bir anda uyanıp yeni yapay zeka bölümleri kurmasıyla dünya gözünü ikinci versiyona açtı. Hatta Çin ve İsrail’de bu kervana katıldı. Peki bu yapay zeka hangisi? Yapay sinir ağı denilen, öğrenmeye, yorumlamaya ve kendini geliştirmeye dayalı bir yapay zeka çeşidi.
Fiş hekimi zeka
Gerçekten yapıldı mı bu zeka? Hayır yapılamadı. Ama sonuçları tırstırmaya, şoklamaya ve inatlaşmaya yetti. Eskiden vücutsuz soyut sistemler üzerinde çalışılırken, somut sistemlerle yapay zekayı birleştirme üzerinde çalışılmaya başlandı. Bravo, robotlar! İnsana benzemesi de şart değil. Önemli olan dış dünyanın farkına varan, etkileşime geçen, problem çözen, öğrenen ve diyalog kuran robotlar olması. Bu çalışmalar da düğün havasında geçmiyor. Genelde fiş çekmelerle dolu bir sürü örnek listeye ekleniyor. Hawking başkan yapay zeka insanlığın sonu olabilir dediğinde, yok daha neler dayı diye hepimiz gülüp geçtik. Yapay zeka ilkellerinin cevabı gecikmedi.
Google’ın, elma toplama oyunu oynayan yapay zekaları, elmalar azaldıkça birbirini devre dışı bırakmaya başladı. Arkadaşça elma toplarlarken elmaların azaldığını ve sepetlerindeki sayıların farklı olduğunu görünce hırs yaptılar. Rakip oldular ve birbirlerine düştüler. Elmalar bitmeden kendileri bitti. Fişleri çekildi.
Çin’de üretilen yapay zekaysa kısa süre içinde yönetimdeki komünist partiyi eleştirmeye başlayınca kendi fişini çekti.
Facebook’un zekaları yapay olan chatbot’ları kendi aralarında konuşurken, birden anlamsız şeyler yazmaya başladılar. Okuyanlar anlamıyordu ama onlar çok iyi anlıyorlardı. Dil geliştirmeye başlamışlardı. Onların da sonu kardeşlerininki gibi oldu. Fişleri çekildi.
Microsoft’un geliştirdiği, Amerikan gençliğini hedef alan yapay zekalı Twitter bot’u da kısa süre içinde Hitler hayranı bir seks bağımlısına dönüşünce çok iyi bildiğiniz sonuçla karşılaştı. Fişi çekildi.
Elon Musk belki de tüm bu gelişmemelerin gölgesinde, gelecekte yapay zekanın önemli bir tehlike haline gelebileceğini, bu yüzden şimdiden hükümetler tarafından regülasyon getirilmesi gerektiğini ifade etti. Zuckerberg de sanki bot’ları dil geliştirmemişçesine; “Şu istemezük’cüleri hiç anlamıyorum. Ben tehlike görmüyorum, iyimserim. Olumsuz düşünenleri de sorumsuz buluyorum” dedi. Elon Musk da yapıştırdı cevabı: “Arkadaşla görüştüm. Kendisinin bu konuda bilgisi kısıtlı, çok da şey yapmayın.” Bill Gates babanın da Elon abi gibi düşündüğünü hatırlatalım. O da “tehlikenin farkında mısınız?” şeklindeki kamu spotuyla uzun zamandır alanlarda. Yani yapay zeka gelir gibi yapmasıyla bile insanları birbirine düşürmeyi başardı.
Tabii bu kadar da enseyi karartmamak lazım. Yapaycıların övünmekte haklı olduğu şeyler de oldu: Satrançtan binlerce kez karmaşık olasılıklar içeren GO’nun şampiyonu, yapay zeka karşısında mağlubiyet yaşadı. Charlie Rose, Sophia isimli yapay zekayla ürkünç bir tv programı düzenledi. IBM Watson, kanser tedavilerinde gönüllü oldu.
Hayaller zeka
Neden uğraşıyorsunuz abicim? Nedir bu yapayın alameti? Daha verimli üretim yapabilirler. Çok güzel ameliyat yaparlar. Hata yapma ihtimalleri bize göre daha düşüktür. Radyasyon zehirlenmesi yok. Suya ve oksijene ihtiyaç yok. Mola yok. Yemek yok. Uyku yok. Tuvalet yok. Duygu yok. Travma yok. Stres yok. Ee neden korkuyoruz? Bizi öldürebilir. Yapanın zekasıyla sınırlı olan yapay zekayı üretiyor oluşumuz ona sahip olabileceğimiz anlamına gelir mi? Şimdiye dek duyduklarımız tabii ki gelmez diyor.
Yapay zekayı anlamlandırmak için yapılan çalışmaların çoğu insan beyninin sırlarını anlamaktan geçiyor. Biz ki henüz bilinç ve canlılık tanımları üzerinde kavga ediyoruz. Bilincin nasıl ortaya çıktığını, hafızanın beynin neresinde depolandığını çözememişken, yapay zeka aceleciliğimizin sonuçları da ortada. 3,5 milyar yıllık bir ar-ge’nin ürünü olan beynimiz, çalışılan zeka gibi yapmak, hesaplamak için değil, en temelde hayatta kalmak amacını taşıyor. Yapayın aksine, algoritmik özelliklerinin dışında, keşfedilmeyen algoritmik olmayan özellikler de taşıyor. Durduğu yerde bile yapısı değişiyor. Yeni ve sayısız bağlar kuruyor. Az bilinen bir yazılım ve donanım sistemi. Çözemediğimiz büyük bir biyolojik giz.
Peki bu sınırlı bilgilerle, el yapımı beyin simülasyonu olan zekada neler yapmaya çalışılıyor? Robotlara anılar edinme ve bunları hatırlayabilme özelliği vermeye çalışılıyor. Hatta insanları taklit etme ve iş birliği yapma gibi özellikler üzerinde çalışılıyor. Bu da yetmez, robotlar belki duyulara sahip olamaz ama onları taklit edebilir diyerek duyular devşirmeye çalışılıyor. Sonra görüyoruz ki öfkelenen, agresifleşen, sabote eden zekalar gelişmiş. Hemen fişi çekiliyor. Kendi ahlaksız beyinlerimizin geliştirdiği zekaların etik olmasını bekliyoruz. Bu yapay zekaların bilinçaltımız olabileceğini atlıyoruz. Bununla da kalmıyor, erkek ağırlıklı geliştiriciler grubu olarak yapay zekaları da kadın hayal ediyoruz. Sonrası malum: Hayal zeka…
Gerçekler zeka
Beyin doğar doğmaz ne yapacağını bilmeyen tek organımız. Deneyimlerimizle şekillenen bir tecrübe birikimi sistemi. Her beynin tecrübesi benzersiz. Peki büyük gelişmelere gebe yapay zeka soyut, kavramsal ve sembolik düşünebilecek mi? Aşık olacak mı? Zevkli olacak mı? Keyif alacak mı? Yalan söyleyecek mi? Sezgileri olacak mı? Merak edecek mi? Öngörüleri olacak mı? Sağduyulu olacak mı? Mozart gibi çalıyor ama Mozart gibi beste yapacak mı? Tecrübelenecek mi? Yakın zamanda zor gözükse de bu çağın en çok su kaldıran konusunun insan zihnini anlama, dolayısıyla yapay zeka olacağı kesin. 3,5 milyar yaşında, evrimlerden evrim beğenen bir beyin. Yapay zekanın da öğrenmesi gereken ilk şeyin evrim olacağı kesin. Üzerine insanların geçirdiği gibi çocukluk dönemi de eklerse belki bu özellikleri kazanabilir.
Yazılım ve donanımın parabolik geliştiği dönemde büyük bir eşikteyiz. Yüzlerce değil belki onlarca yıl sonra söylediklerimiz gerçekleşebilir. Sığ öğrenmeler derin öğrenmeye dönebilir. Hatta yapay zeka kendi yapay zekasını bile yapabilir. Ama kalemi öğrendikten sonra farklı kalemlerden bir haber, öğrendiği kalemin ucunu ve başını kapatınca öğrenmediğini gören yapay zekanın daha gidecek çok yolu var.
Belki bir gün Nietzsche dedenin dediklerini ah çekerek duvarlara asarız: “İnsan, kendinden üstün bir varlık yaratma eğilimindedir. Maymun, insan için nedir? Kahkaha ve acı veren bir utanç. Üstün insan için de insan böyledir: Kahkaha ve acı veren bir utanç!” Belki de bu kadar geç olmadan Asimov’un robot yasalarını, yasalarımıza dahil ederiz. Kim bilir? Belki bir gün her şeyi bize yaptırır… Kendi de pek güzel yapar zeka.
Bu yazı ilk olarak JR. by Campaign Ağustos 2017 sayısında yayımlanmıştır.