Baltanın yıkıcılığı, burnun narinliği

Doğaçlama müziğiyle Eskişehir’in müzik sahnelerine özgün bir hava katan Baltaburun grubunun üyeleriyle bir araya geldik ve sorduk: Neden Baltaburun?

Elif kücük 



Elif Küçük (24)
Basın ve Yayın, Anadolu Üniversitesi

Hayatın her alanında yer alan doğaçlama, bu sefer de melodi ve kelimelerin harmanlanıp pratik zekâ ve sanatın birleşmesiyle oluşmuş özgün bir müzik türü olarak karşımıza çıkıyor. 2010 yılında kurulan ve Eskişehir’de sahne alan Baltaburun grubunun doğaçlama serüveni bir yaz gecesi,  müzikal kalıplardan arınan gitar ve şiirin eşsiz uyumu ile başlıyor. İlker Yaman, Cem Vural, Erdal Durmuş, Ergin Balcı ve Burak Taşdemir’den oluşan grubun yaptıkları sanatın detaylarını kendilerinden dinledik.


Baltaburun üyeleri kimdir, neler yaparlar?

İlker Baltaburun’un vokalistiyim. Anadolu Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Cam Bölümü mezunuyum. Şu an Cam Bölümü’nde yüksek lisans yapıyorum.

Cem Baltaburun’da bas gitaristim. Anadolu Üniversitesi Çizgi Film Bölümü’nü bitirdim.

Erdal Grubun gitaristliğini yapıyorum. Aynı zamanda animasyon öğrencisiyim.

Ergin Grubun klavyecisiyim. 2011 yılında Ortadoğu Teknik Üniversitesi Makine Bölümü’nden mezun oldum. Eskişehir Tusaş’ta mühendis olarak çalışıyorum. Baltaburun’a katılalı iki ay oldu.

Burak Grubun davulcusuyum. Fransızca Öğretmenliği bölümündeyim. Bu yılın başlarında ekibe dâhil oldum.


Baltaburun grubu nasıl bir araya geldi?

Erdal 2006’da Eskişehir’e geldiğimde çok uzun zamandır Ankara’da yapamadığım ve gerçekleştirmek istediğim bir projem vardı. Klasik rock ve hard rock parçaları çalabileceğim bir grup olsun istiyordum. Bu süreçte bir sürü kişiyle tanıştım, çalıştım, derken kemik kadro İlker ve Cem geldiğinde tamamlandı. Kafalar da uyuşunca “Bu iş tamamdır” dedik ve şu anki adıyla Baltaburun grubumuzu 2010 yılında kurmuş olduk.

İlker Grubumuzun adı ilk olarak Shutgun’dı. Sonra BigFoot, en son da Baltaburun olarak değişti. İlk zamanlar davulda Giray diye bir arkadaşımız vardı, okul yoğunluğu sebebiyle gruptan ayrıldı. Sonra Serhat aramıza katıldı ancak öğretmen olunca iş durumundan sebebiyle olarak gitmek zorunda kaldı.


Grup üyeleri de zaman zaman değişti yani. Bu tarz durumlar çalışmalarınızı olumsuz etkiledi mi?

İlker En eskimiz Erdal’dır. Sonrasında ben ve Cem gruba katıldık. Aramıza katılan ve sonradan yollarımızın ayrıldığı arkadaşlarımız oldu. Bazı ekstrem durumlar dışında olumsuz anlamda etkilenmiyorduk. Örneğin, sert mizaçla davul çalan bir arkadaş sound’da uyumsuzluğa neden olabiliyordu. Bu sebepten ötürü sound değişikliğine gidebiliyorduk ancak çok da sıkıntı sayılabilecek bir durum değil bu. Çünkü ortaya orijinal bir şeyler çıkarmıyorduk, cover yapıyorduk.

Erdal Yeteri kadar çalabilmekten daha önemli durumlar var. Geçmişten bugüne İlker, Cem ve benim aramda bir kimya oluştu. Gruba gelen ve beraber çalışmaya başladığımız arkadaşlarımızla o kimyayı yakalayamadığımız zamanlar oldu. Ancak şu an öyle bir problem yok, tamamlandık diyebiliriz.


Müzik ve doğaçlamayı bir araya getirme fikri nasıl gelişti?

İlker 2012’de bir yaz gecesi Erdal’ın evinde toplanmıştık. Erdal o aralar blues doğaçlama denemesi yapıyordu ve bize gitar çalmaya başladı. Kendisinin çok güzel bir kitaplığı vardır. Kitaplığı karıştırırken bir şiir kitabı buldum. 2. Dünya Savaşı’nda Amerikalı askerlerin kendilerini eğlendirmek ve sevdiklerine yollamak için yazdıkları fanzin tadındaydı. Kitabı incelerken, Erdal’ın çaldığı şarkının üstüne bir şiiri çevirdim. Doğaçlama maceramız ilk orada başladı. Sonra bunu sahneye taşısak nasıl olur diye düşünürken ilk doğaçlama sahnemizi Eskişehir’deki Kıraathane Kültür Sanat Evi’nde yaptık.

Erdal Kıraathane, bizden akustik bir sahne istemişti. Parça çıkarma ve çalışma konusunda fazla titiz olduğumuz için, akustik bir playlist çıkarmanın uzun süreceğini düşünüyorduk. İş için konuşmaya tekrar gittiğimizde doğaçlama olayını dile getirdik ama ‘Biz ne yaptık?’ diye de bir düşünmedik değil… Çünkü evde kendi aranda yapmakla insanların önünde yapmak farklı şeyler.


Kendinize ait besteleriniz var mı?

Cem Bestelerimiz yeni yeni oluştu ama farkında olmadan doğaçlama sahneler sayesinde ortaya bir sürü beste çıkarmışız. Oradaki materyallerin üzerlerinde ufak düzenlemeler yaparak şimdi besteye çeviriyoruz.

İlker Şu an 5 bestemiz hazır, 6 tanesi de yolda. Bir coverımız var, bir de sevgili dostumuz rap sanatçısı Allame ile düetimiz olacak. Yani, neredeyse 11-12 şarkılık bir albüm geliyor.


Peki, dinleyici kitleniz nasıl oluştu?

Cem Bizim ana kitlemiz arkadaş çevremiz. Dolayısıyla arkadaş çevremizin bize verdiği tepki çok net değil. Çünkü belli bir hukukumuz var. Düşüncelerini net olarak söylemiyor olabilirler. Onun dışında da yeni yeni bir dinleyici kitlesi oluşmaya başladı. Oradan gelen tepkiler de hiç fena değil.

İlker Arkadaş kitlemiz Kıraathane’de çalarken bizi dinlemeye gelen fakülte arkadaşlarımızdı. Onların takdiriyle biz de doğaçlama müziği severek yapmaya başladık. Sonuçta ne kadar alkış alırsan o kadar güzel emek çıkarıyorsun ortaya. Zamanla bizi dinleyen ve bilenlerin tavsiyeleriyle arkadaş çevreleri gelmeye başladı. Kıraathane’nin devamlı müşterileri bizim dinleyici kitlemiz oldu. Sonra internet üzerinden takipler derken Eskişehir’de küçük bir kitle oluştu.


Sahnede dinleyicilerin katılımını bekliyor musunuz?

İlker Katılım bekleyip hiç katılım alamadığımız, hiç katılım beklemeyip ummadığımız şekilde katılım gördüğümüz zamanlar oldu. Cem hep söyler bunu; sahnede yaptığımız iş bir kumar aslında. Ya oldukça güzel işler çıkıyor ortaya ya da cidden üzücü şeyler. Ama bu her türlü bizi besliyor. Çünkü doğaçlama mekaniği böyle işler.

Erdal Misal ben ve Cem gitar ve bas olarak çok basit bir parçayla başlıyoruz doğaçlamaya, elle tutulabilir herhangi bir şey yokmuş gibi hissediyoruz. Sonra davul, klavye ve İlker’in vokali eklenince, o çıkardığımız ufacık parça çok renkli bir hal alıyor. İlk bir dakika zaten birbirimize bakarak ayak uydurmakla, parçayı benimsemekle geçiyor. İlerleyen dakikalarda kendimizi müziğe kaptırınca da devamı geliyor.


Ezbere okunan parçalar olmadığı için dinleyici kitlenizden nasıl bir katılım oluyor?

İlker Sahnede yaptığımız müzikler o esnada oluştuğu için eşlik etmelerini bekleyemiyoruz tabii. İlk etapta benim gözlemlediğim tek şey herkesin gülümsemesi. Yaptığımız işten biz mutlu oluyoruz ama dinleyici de zevk alıyor mu buna bakıyoruz. Bunun haricinde, vokal olduğum için bireysel olarak bazı şarkılarda interaktif blues atışmaları denemesi yapıyorum. Atışmalar sahnede ekip arkadaşlarımızla kendi aramızda yaptığımız bir olayken bunu bazen seyirciye de taşıyorum. Bir ses verip onların tekrar etmesini istiyorum. Bazen iki kişi eşlik ediyor. Bazen de elli kişinin bir ağızdan eşlik ettiği oluyor.

Cem Bir de yapacağımız şarkının konseptini oluşturacak anahtar kelime seçiyoruz ya da dinleyiciler bir kavram söylüyorlar, biz de o kavram ile müziği birleştiriyoruz.

Erdal Bestelerimiz de hemen hemen böyle oluşuyor. Notadan, müzikal kalıplardan ayrı olarak şu konuyu ele alalım, bu temayı işleyelim mantığındayız.

Cem Ben bunun sebebini müzik hayatımızın dışında hepimizin görsel sanatlarla ilgilenmesine bağlıyorum. Müzik ve görsel sanatlar oldukça iç içedir, biz de bu nedenle tema yöntemini seçiyoruz diyebilirim.

İlker Sinestezi olayı vardır hani; ‘Renklerin kokusu, seslerin nümerikliği’ gibi. Mesleki yaklaşımımız itibarıyla bu işimize de resim gibi yaklaşıyoruz. Davul giriyor, bas giriyor, üzerine gitar melodi dokuyor, ben bir şey söylüyorum, klavye arkadan destekleyerek yükseltiyor. Olay görsel bir tatla ilerlemiş oluyor.


Bu alanda farkınızı ortaya koyabildiğinize, tarzınızı dinleyiciye benimsetebildiğinize inanıyor musunuz?

Erdal Sanırım ortaya koyabildik. Bir keresinde Ankara’da doğaçlama sahne almıştık. Aynı mekâna bir ay sonra tekrar gittiğimde, sahne alan grupların bu konsepti benimsemeye başladığına ve Ankara’da da doğaçlama müziğin ufak ufak yaygınlaştığına tanık oldum. Bu anlamda orada bir etki bıraktığımızı düşünüyorum.

İlker Doğaçlama yapan diğer gruplardan farkımız her şeyin tamamen doğaçlama ilerlememesi. Ben bir şiir kitabından yola çıkarak kelimeleri şarkıya döküyorum. Bazı gruplar ise vokal kısmını tamamen doğaçlama kelimelerden oluşturuyor. Sanırım hepimiz aynı yoldan geçiyoruz.


Grubunuzun bundan önceki ismi BigFoot’tu. Neden isim değişikliğine gitmeyi tercih ettiniz?

İlker Öncesinde hard rock, cover repertuarlarımız vardı. Tarzımıza uygun bir isim olan BigFoot’u tercih etmiştik. Bilindiği üzere, BigFoot bir Amerikan fantezi karakteri. İsim değişikliğine gitmemizin temel nedeni ise artık Türkçe müzik yapmaya başlayacak olmamız. Bu sebeple, hem görüntü hem de tınlama olarak aynı güce sahip olduğunu düşündüğümüz Baltaburun ismini kullanma kararı aldık.


Baltaburun adını tercih etmenizin özel sebebi var mı?

İlker Doğaçlama müzikten besleyip, oluşturmaya çalıştığımız repertuara dışarıdan baktığımızda fark ettiğimiz en belirgin şey, Amerikan müziğini biraz Türkçeleştirilmiş malzemelerle soslandırıp ortaya çıkarmış olmamız. Buna bağlı olarak, içinde Türkçe karakter barındırmayan, kulağa güzel gelen bir isim düşünüyorduk. Bu sezon başında değişikliğe gitme önerisini ortaya attığımızda elimizde en az yirmi isim vardı, Baltaburun’da karar kıldık.

Baltaburun’un 1800’lerin sonundan 1900’lerin başına uzanan bir hikâyesi var. Ancak bizle alakalı olan kısmı şu: 70’li yıllarda Ford marka otomobillerin Taunus modelleri vardı. Taunus’un da önceki lakabı İngiliz Mustang’dir. Aslında Avrupa için tasarlanan bir Amerikan Muscle. Bu araç bir süre sonra Türkiye’ye getiriliyor. Dönem araçlarıyla karşılaştırıldığında kaput kısmının farlardan bir adım daha önde olduğu görülüyor. Bu nedenle Türkler de, İstanbul dolmuşları için de kullanılan, Baltaburun lakabını “Asfaltta gemi gibi gidiyor” düşüncesiyle kullanmaya başlıyorlar. Biz de, madem Amerikan kasa bir müziği Türk yaklaşımıyla yapıyoruz Baltaburun ismi neden olmasın ki diye düşündük. ‘Baltanın yıkıcılığı, burnun narinliği’ gibi içerisinde güzel kontrastlar barındıran bir tanım olunca da severek kullandığımız bir isim haline geldi.


Doğaçlamayı tamamen bırakıyor musunuz, yoksa kısa bir mola mı?

Erdal Bizim müziğimizin temeli doğaçlamalar. Yazdığımız her şey, yaptığımız her beste, şu anda üzerinde çalıştığımız materyallerin her biri doğaçlama ürünü. Doğaçlamayı bu nedenle bırakmıyoruz, sadece bu albüm sürecinde ara veriyoruz. İlk single’ımız, insanların internetten indirip dinleyebileceği bir parçamız olana kadar biraz geri plana atıyoruz.