Benzersiz prodüksiyon tasarımına sahip 10 film

Sinema tarihinde sayısız film, ustalıkla öne çıkarılan prodüksiyon tasarımlarıyla filmlerdeki görülmesi zor detayları bize sunar. Gizlenmiş mesajlar, motifler ve sembolik ögeler; filmi gerçekten görmek isteyenlere renk, kamera açıları ve konumlarla verilir. Aşağıdaki listede bulunan filmler de sahne ve prodüksiyon tasarımındaki bu tarz ögelerle benzersiz sıfatını kesinlikle hak eden başlıca filmlerden.

1. City of Lost Children (1995) 

city_of_lost_children

Bol entrikalı ve esrarengiz bir hikayeye dayandırılan film, kaçırdığı çocukların rüyasını çalan bir bilim adamını anlatıyor. Sürrealist bilim dünyası yaratan film, düşünceleri provoke edip aynı zamanda rahatsız edici bir hale büründürüyor. Rüyayı andıran film, One (Ron Perlman) ve Miette (Judith Vittet) arasındaki dokunaklı ilişkiyle ve One’ın abisini kurtarmaya çalışmasıyla aynı zamanda duygulara hitap ediyor.

Zamansız bir distopya örneği olan film, sınırsız hayal gücünü, kasvetli ve depresif bir arka planda sunuyor. Filmde şehir, belirsiz ve bulanık bir siluet olarak gözüküyor. Aynı zamanda Miette’in üzerindeki kırmızı kıyafet cesareti sembolize ederken, One’ın üzerindeki kıyafette de benzer desenler olduğunu görüyoruz. Bu da bize, aslında iki karakterin farklı yerlerden geldiğini ancak film boyunca birbirlerini tamamlamaya çalıştıklarını gösteriyor.

Filmin eğik açıyla çekilen sahnelerinde insanların hayatlarını korku ve güvensizlikle sürdürdüklerini görebiliyoruz. Karmaşık olarak çekilen açılarda ise huzursuzluğu açık bir şekilde hissettiriyor.

2. The Madness of King George (1994)

king george

Oyundan uyarlanan İngiliz dönem dramı olan filmde, Kral George’un gittikçe delirmesi, bu sebeple saygınlığını yitirmesi ve hayatının bir trajediye dönmesi anlatılıyor. Filmde Kral George’u canlandıran ve büyük beğeni toplayan Nigel Hawthrone, daha önce tiyatroda da aynı rolü sergilemiş ve ayakta alkışlanmıştı.

Film bize kostüm ve set tasarımı anlamında ne kadar emek harcandığını gösteriyor. Hepsi döneme uygun hazırlanmış en ince ayrıntıları taşıyan unsurlar oyunculuklarla birlikte filmin gerçekliğini daha da artırıyor. Askerlerin giydiği koyu kırmızı kıyafetlerle tahtta oturan kralın çevresinde halka şeklinde durmaları da kralın cinnetini ve delirmesini önceden belli eden bir sahne olarak yorumlanabilir.

3. Russian Ark (2003)

russian-ark-2

Bu filme sadece tarihsel bir drama demek hiçbir zaman yeterli olmayacaktır. Bizi 300 yıllık bir tarihe götüren film, tek planda çekilmesiyle sinema tarihindeki en önemli yerlerden birini almıştı. Çekim tekniğinin başarısının yanı sıra film, sahne tasarımıyla da oldukça ön plana çıkıyor.

Steadicam ile çekilen ve kamera kullanımındaki profesyonelliğiyle göz dolduran filmi, Winter Palace’ın atmosferinde, yumuşak hareketlerle odadan odaya geçen kamera sayesinde karakterleri tanıyarak izliyoruz.

Kameranın bakış açısından çekilen film, izleyicileri de filmin içine katabilmek için kişilerin arasında da dolaşıyor. Böylelikle hem odadaki detayları rahatça gözlemleyebiliyor hem de dönemi yansıtan kıyafetleri daha yakından görebiliyoruz. Filmin son sahnesinde insanların göle doğru ilerlemesi ve çevrenin beyazlığı ise barış ve sakinliği ifade ediyor.

4. Fantastic Voyage (1966)

fantastic-voyage

Film, bir deniz altı ekibinin mikroskobik boyutlara kadar küçülmesini ve insan beynine girerek burada araştırma yapmasını deneysel ve garip bir hayal gücü fantazisiyle anlatıyor. Etkileyici özel efektleri, insan vücudunun içerisinin nasıl olduğunu görselleştirme gibi unsurlarıyla film, izleyiciyi büyük ve heyecanlı bir yolculuğa çıkarıyor.

Film boyunca renklerin özellikle vurgulandığı gözden kaçmıyor. Filmdeki ana karakterler ve deniz altı ekibinin film boyunca beyaz kıyafetlerle görülmesi ve diğer renklerle kontrast oluşturması bize insanların farklı bir dünyadan olduğu izlenimini veriyor.

Popüler kültür unsurlarını kullanmaktan çekinmeyen film tüm sahneleriyle ayrı bir başarı yakalıyor; başarılı ve yeni bir deneyim gerçekleştirmek için bize lazım olan şeyin cesaret olduğunu kanıtlıyor.

5. The Fall (2006)

the fall

İlginç bir şekilde hak ettiğinden daha az değer görmüş bu fantastik macera filmi, bir çocukla geçirdiği vakit boyunca ona hikayeler anlatan bir adamı anlatıyor. Film basmakalıp olaylardan kendini sıyırıyor ve daha çok Roy (Lee Pace) ve genç Alexandria (Catinca Untaru) arasındaki iletişime ve ilişkiye dayanıyor. Roy’un deneyimlerinden ortaya çıkan hikayelerin karakterleri ise Alexandria’nın tanıdığı kişilerden oluşuyor.

Film hakkında en dikkat çekici özelliklerden biriyse anlatılan hikayelerin film setinde değil gerçek mekanlarda çekilmesi. Bu da yönetmenin filmi daha gerçekçi göstermesi ve ortaya daha güzel sahnelerin çıkması açısından başvurduğu bir yöntem…

Film boyunca gördüğümüz tüm kamera açılarının planlandığı ve dikkatlice sıraya konulmuş olduğu detayını atlamamak gerek. Filmin en ustaca ayarlanmış detaylarından biriyse renk kullanımı. Her sahnede ayrı renklerin birbirleriyle kombinlenmesini rahatça görebiliyoruz.

6. Moonrise Kingdom (2012)

moonrise

Bu listeye tasarım denilince anında akla gelen ve tüm filmlerinde sunduğu görsellikle herkesin beğenisini kazanan Wes Anderson’ı eklemeden olmaz. Hatta “Tasarımıyla dikkatinizi çeken yönetmen kimdir?” diye bir anket yapsak ilk sırada Anderson’ın olacağından eminiz.

İlk randevunun güzelliği, neredeyse çocuk yaştaki karakterlerin hayatları ve aileleriyle olan sorunlarından kaçmalarını anlatan film bizlere bunu adeta büyülü bir atmosferde sunuyor. Film boyunca simetrik detayların yavaş kamera hareketleriyle gösterilmesi, kameranın odadan odaya yavaşça geçmesi ve zoom-in ile zoom-out’un kullanılması gibi birçok artistik çekim dikkatleri çekiyor.

Suzy’nin ilk sahnelerde giydiği pembe elbisenin evi ve odasıyla uyum içinde olması ancak kendi kişiliğinin farkına vardıktan sonra farklı renklerde kıyafet giymesi ise filmdeki renk kullanımının zekice olduğuna çok güzel bir örnek.

7. Barbarella (1968)

barbarella

Uzay temalı bir bilim kurgu olan filmde en dikkat çeken özellik hiç kuşkusuz ki her zamanki rollerinden biraz daha farklı bir şekilde gördüğümüz Jane Fonda olmuştur. Barbarella güçlü ve benzersiz bir kadın figürünü başrole oturtuyor. Bu tarz unsurlarıyla da feminizme iddialı göndermeler yapıyor ve film kült yapımlar arasında yerini alıyor.

Sömürülmüş bir kadının gezegenler arasında gezerek kötü adam Durand Durand’ı (Milo O’Shea) bulmaya çalışmasını anlatan film, yapım yılı da düşünülürse pek iyi olmayan görsel efektler sunuyor. Filmde kullanılan görkemli geniş açılar bazı insanlardan anlamları saklıyor ve bu da filme dikkate değer bir artistiklik katıyor.

Filmi gerçeklikten daha da uzaklaştıran unsurlar ise kullanılan şatafatlı kıyafetler ve aşırı parlak, dolayısıyla da gerçekçilikten uzak fonlar. Ancak tüm bu ışıltılar ve abartılar umudu ve mutluluğu işaret ediyor.

8. The Aquatic Life of Steve Zissou (2004)

aquatic

Listedeki Wes Anderson tarafından yönetilen bir diğer film, hak ettiği değeri yeterince bulamamış ve bazı sinema eleştiri sitelerinde düşük puanlar almış olmasına rağmen yapım kendini farklı ve tuhaf hikayesiyle ayrı bir noktaya taşıyor.

Film bir deniz bilimcisi olan Steve Zissou’nun (Bill Murray)  mitlere özgü bir köpek balığını araştırmak üzere ekibini toplamasını anlatıyor. Aynı anda hem komediyi hem de depresifliği hissettiren film bu yönüyle filmi, bazı insanlar için izlemesi zor bir hale getiriyor.

Wes Anderson’ın çoğu filminde olduğu gibi yine benzer teknikler, kamera açıları ve tasarımlar dikkat çekiyor. Yönetmenin en sık kullandığı unsurlarından eski moda kıyafetler, ara başlıklar ve sarı ağırlıklı arka planlar bu filmde de bulunuyor. Filmin eğlenceli aksiyon sekansları barındırması da film izleyicileri için şaşırtıcı ve ilgi çekici bir durum.

Filmin en unutulmaz noktasıysa karısını kaybetmiş ve tek oğluyla da arası pek iyi olmayan karakterin hüznü ve olgunlaşmaya çalışması diyebiliriz. Mitlere özgü köpek balığının estetik tasarımı ise oldukça övülmüş ve tartışılmıştır.

9. A Room With a View (1985)

a room

Romantik drama filmleri arasında klasikleşen ve bir başyapıt olarak görülen film, Edwardian dönemde geçiyor ve hala bu tarz filmler yapanlara ilham kaynağı olmaya devam ediyor. Film, baskıcı bir kültür etrafında yetişen Lucy (Helena Bonham Carter) ve Cecil’in (Daniel Day-Lewis) zorla evlendirilmesi ancak Lucy’nin George Emerson (Julian Sands) isimli genç bir adama yakınlık duymasını anlatıyor.

M. Forster’ın romanından uyarlanan film nefes kesen sinematografisi ve kostüm tasarımıyla kesinlikle övgüyü hak ediyor. Edwardian döneminde bizi adeta yolculuğa çıkaran film, tüm bu unsurları sayesinde sanat yönetimi ve kostüm tasarımı dallarından iki adet Oscar ödülü kazandı.

10. Stray Dogs (2013)

18-Stray-Dogs-4

Listeye eklediğimiz diğer filmler Avrupa ve Amerika’da çeşitli zaman dilimlerinde geçmekteydi. Ancak bu kez rotamızı Uzak Doğu’ya çeviriyoruz ve 2013’ün en çok izlenen Asya filmi Stray Dogs’u listeye ekliyoruz.

Film Tayvan sinemasının en hırslı ve başarılı yönetmenlerinden Tsai Ming-Liang tarafından çekildi. Yönetmenin diğer işlerini de izlemiş kişiler size filmin ne kadar benzersiz olduğunu rahatlıkla söyleyeceklerdir. Film boyunca izleyicilerden beklenen şey ise filmin içerisinde saklı olan ögeleri görmeleri için biraz sabırlı olmaları.

Mesela filmde inandırıcılığı arttırmak adına soluk ışıklandırmalar, depresyonu hissettirmek için mavinin tonları kullanılmıştır. Film devam ettikçe ve ışık kullanımı değiştikçe filmin içindeki kaybolmuşluğu ve yalnızlığı hissetmek de kaçınılmaz oluyor.

Babanın oğluyla yatağa girdiği uzun ve ağır sahne, içerisinde diyalog ya da ağır oyunculuklar bulundurmasa da duyguyu anlamak için o sessizlik bile yetiyor.  Bu ezber bozan film birçok kişi tarafından kesinlikle görülmesi gereken filmler listesinde yerini almıştır bile.

 

Kaynak: Taste of Cinema