İnsanlar bizi sevmese de bilsin

Altı işten kovulduktan sonra en çok sevdiği işin stand up komedyenliği olduğunu anlayan Yavuz Günal (29) ile kariyeri ve artık BLAB çatısı altında olan KALT’ı konuştuk.

Resim öğretmenliği bölümünü okuduktan sonra bu işin kendisine göre olmadığına karar veren Yavuz Günal, bir süre grafik tasarımcı olarak çalıştıktan sonra asıl tutkusunun stand up komedyenliği olduğunu fark etmiş. Açık Mikrofon ile adını duyuran Yavuz, sonrasında Erman Çağlar ve Ozan Akyol ile birlikte KALT’ı kurmuş. Biz de bu süreci Yavuz’dan dinledik.

Öncelikle seni tanıyalım Yavuz Günal kimdir?

30’una yaklaşan ve annesinin kızlık soyasını kullanan bir stand up komedyeniyim. Normal bir ailem var, üç kardeşiz, en büyükleri benim. Yavuz, Hilal, Alperen diye gidiyor… Eskişehir Resim Öğretmenliği mezunuyum. Dört yıldır da İstanbul’da çırpınıyorum.

Gösterinde altı işten kovuldum demiştin. Hangi sektörlerde çalıştın? Bu kovulmaları başarısızlık olarak mı görüyorsun iyi ki kovulmuşum mu diyorsun?

Net olarak iyi ki kovulmuşum diyorum. Kovulduğunda çok sinirli oluyorsun ama sonradan sonraya, evet iyi oldu diyorsun. Resim öğretmeni olmak istemiyordum bu sebeple Eskişehir’de, ardından da İstanbul’da bazı ajanslarda grafikerlik ve yazarlık yaptım.

Onun dışında televizyona çıktım ve oradan da kovuldum. BKM’nin işlerinden biriydi. Yaptığım hiçbir işten pişman değilim çünkü bir sürü iş öğrenmiş oldum. Resim öğretmenliği okuyup sektöre girmek istediğinde çok da talep edilmeyen bir insan oluyorsun. Diplomada resim öğretmenliğini görünce beğenmiyorlar. BLAB’da Taylan Yapıcı, Erman Çağlar ve Ayşem Erk gibi isimlerden yazarlığı öğrendim mesela. C-Section’da Enis Orhun’dan kreatif süreç yönetimini ve disiplini öğrendim. Hiçbir zaman reklamcı olmadım ben. Hep stand up’çıyım dedim. Dört yıldır kovulmadığım tek iş de bu.

BKM Mutfak’ta yaptığın stand up gösterileriyle ismini duyurmaya başladın. Burada yer alma sürecin nasıl oldu?

Ben ilk Deniz Alnıtemiz’e video göndermiştim ve beni sahneye o çıkardı. Tek başıma değilim, yaklaşık 30 insanız. Dört yıldır da Açık Mikrofon’u yapmaya çalışıyoruz İstanbul’da. Onlardan biriyim ben sadece. Hepimizin başka işleri de olsa ortak amacımız bu kültürü buraya getirmek. Organizasyonu yapan Utku Ergin ve Murat Gencoğlu BKM Mutfak’la görüştüler. İlk iki sene herkes Cem Yılmaz gibi birilerini bekliyordu. Biz bununla savaştık. İstanbul’da savaşabildik ama. İnsanların hiç alışık olmadığı bir şey, sırayla birileri çıkıp 10 dakikada bir şeyler anlatıyor. Devamlı güldürülmeye alıştıkları, ünlü stand up komedyenlerinin de hiç desteklemediği bir şey olduğu için seyircilerin kafası çok karıştı. Ben bir de Eskişehir cemaatindenim. Herkes birbirini kollar. Öyle olunca da daha çabuk yayıldık. Artık Ankara, İzmir ve Eskişehir gibi yerlerde de Açık Mikrofon etkinlikleri düzenleniyor. Ben de hala Kadıköy ve Beşiktaş’ta devam ediyorum ama BKM Mutfak’ta değilim artık. Aramız limoni.

KALT nasıl ortaya çıktı?

BKM Mutfak’tan Koray Köse bana yazdığım bir şey olup olmadığını sordu. Kendi yazdığım hikayelerle birlikte komedi yapmak isteyen arkadaşlarımın da olduğunu söyledim. Erman’la Ozan’a durumu anlattım. Sonra da beraber bir şeyler yapmaya başladık ve KALT oluştu. Üç kişi başladık ama şu an çok daha kalabalığız. Hasan İnceler, Ediz Saran, Cansu Saran, Arın Kuşaksızoğlu, Aykut Özdemir, Çağrı Livaoğlu, Leyla Özgecan Sarıkaya, Ender Gözü, Oytun Yılmaz, Murat Gencoğlu, Fuat Kanat, Ender Yıldızhan, Anıl Duman da var artık.

Bu isimler kreatif süreçte mi olacaklar yoksa kameranın önünde de yer alacaklar mı?

En başta benim kafamda sevdiğimiz arkadaşlarımızın gelip mizah yapabileceği, sahneye çıkabileceği, yeşil perdede bir şeyler çekebileceği, seslendirme yapabileceği bir alan yaratma fikri vardı. Çünkü böyle bir alan yok. Genelde birisine onun sevdiği mizahı yapmak zorunda kalıyorsun. Ama herkes farklı kafada olunca çok farklı şeyler olabiliyor. Mesela KALT bir sahne benim için. Komedyenlerin gelip deneyebileceği bir alan. Kırılma noktası bu olmalı çünkü KALT üç kişinin mizah alanı değil ve olmayacak da. KALT farklı kafada insanların bir arada durduğu yer olarak tanımlanabilir.

KALT artık BLAB çatısı altında yer alıyor. Bu anlaşmanız nasıl gerçekleşti?

İlk önce BKM Mutfak’a sunuldu bu proje ve orayla olmadı. Ben de bu işi Taylan Yapıcı’ya götürdüm. Taylan benim abilerimden bir tanesi. Hemşehriyiz hatta. Dedektif’i, Dr. Erman’ı ve Steven Seagal ve Aşk’ı izlettik. O kadar kötüydü ki hepsi. Çekimler amatör, ses patlıyor… Sonra Taylan, Viktor ve Öner Abi de gelin sizin prodüksiyon masraflarınızı karşılayalım, bir bütçe verelim ve siz de böyle video çekmeye devam edin dediler. Biz kendi aramızda bunu konuşmaya başladık ve sonra olaylar istediğimiz gibi gelişti. Bir süre ofisimiz olmadı. Evde çalışmak çok zordu. Ben hiç sevmedim. Bir de ben sürekli dışarı çıkıp bir yere gitmek istiyorum, genetik herhalde. Evde çalışma aşamasında çekimleri de hep korsan yollarla yaptık. O yüzden çekim tekniğimiz gerilladan çok arabesk tarzda gerçekleşti.

BLAB’da yer almaya başladıktan sonra içeriklerinizde değişiklik oldu mu yoksa kreatif süreci hala istediğiniz gibi yönetebiliyor musunuz?

Bu zamana kadar hiç karışmadılar. Taylan’ın bir cümlesi var: “Size yatırım nedenimiz farklılık.” Bu bizim için çok değerli bir cümle. Biz o farklılığı yaratıyoruz ve onlar da hiçbir işe karışmıyorlar. Gelip sadece tebessüm edip “oha, çok saçma olmuş” diyorlar.

Belli bir kitleniz var ve ekşi sözlük gibi platformlarda da çok övülmüşsünüz. Sen ne düşünüyorsun bu konuda? KALT milyonlarca kitleye ulaşsın mı, az ama öz ve bizi anlayan takipçimiz olsun yeter mi diyorsun?

Milyonlarca izlenme değil benim hedefim ama insanlar KALT’ı bilsin istiyorum. Böyle bir şeyin var olduğunu bilsinler. Ahmet Kural – Murat Cemcir, Burak Aksak, Recep İvedik, Onur Ünlü, Cem Yılmaz var… Bu isimler kendi mizahlarını ortaya çıkaran adamlar. Son dönemde bu kırılma Leyla ile Mecnun’da başladı. Bunların arasında KALT da olsun istiyorum. Milyonlarca insan sevsin demiyorum ama bilsinler. Stand up’ta biz çıkıp kendi derdimizi ve yaşadıklarımızı anlatıyoruz. KALT da öyle. Gülmeyebilirsin ama Ağrı’daki bir çocuk bizi bilsin. Baksın küfür etsin. Bizim videoların kafası sonradan geliyor. Çok zekiyiz diye değil. Hatta bazen çok aptalca hareketlerimiz var.

Tanınmak için reklam verme gibi süreçlere geçtiniz mi?

Reklamsız verelim, orada burada bir şeyler çıkmasın dedik. Bizim iyi niyetimizdi bu. Ama bir gerçeklik ve YouTube’un algoritması denilen bir durum var. Sistem böyle olunca reklamları açtık.

Özür Dilerim videolarının bir tanesinde Can Bonomo yer alıyor. Onun katılımı nasıl gerçekleşti?

Çok seviyormuş ve başından beri bizi takip eden kişilerden biriymiş. Twitter’da bir şey paylaşmıştı biz de bir şeyler yapalım dedik. Dedektif’e almak pek uygun olmayacaktı. Bunun üzerine ben de Özür Dilerim diye bir format uydurdum. Ben normalde çok özür diliyorum. Sonra herkesten özür dilemek isterken format buraya kadar geldi.

Can Bonomo’nun oluşu tık ya da takipçi sayınızda artışa sebep oldu mu?

Can Bonomo’nun takipçileri genç. İlla ki merak edip bakmışlardır ama ekstrem bir fark oluşturmadı. Erman mesela “Kuzey Kore’ye Gittik” diye bir video yaptı. Çekimlerin kalitesi, her şey çok kötüydü ama 70 bin izlendi. Malatya mesela kırdı geçirdi. Bazen coşuyor, bazen duruyor. Bizim de umurumuzda değil açıkçası. Benim hiç umurumda değil. Ben 3 bini görüyorum ve bence çok iyi. En son ne zaman 90 kişiyi bir arada gördün diye düşünüyorum.

Yeşil perdede sık sık çalışıyorsunuz. Kurgu aşaması da sizde mi?

Hasan İncedar operatörü. Bu konuda her programı biliyor. Ben ve Erman da biraz biliyoruz. Ozan daha çok ses konusunda çalışıyor. Skeci kim yazdıysa öncesinde o kişiden geçiyor. Yani herkesin bir desteği oluyor bu noktada da.

Gelecekte hem senin kişisel olarak hem de KALT için nasıl projelerin var?

Ben canlı yayına geçmeyi çok istiyorum. Çok uçuk bir hayal ama KALT için Saturday Night Live gibi bir şeyler yapmak isterim. Belki başarılı olurum. Ama YouTube’sa da YouTube. Çünkü şu sıralar YouTube çok ilginç bir yer. Tabii gösteri de yapmak istiyorum. Stand up komedyeniyim çünkü ben, yazar ya da grafiker değilim. İstediğim şey bu. Sonunda mesleğimi buldum ve bu çok büyük bir mutluluk.

Tabii arada abuk sabuk şeyler de çekmek istiyorum. Hiçbir manası olmayan videolar çekmek çok hoşuma gidiyor. Arkadaşlarıma da söylüyorum, özellikle reklam dünyasından tanıdıklarıma: Gelin yazın ve çekelim. Bunlar Türk mizahını nereye götürür? Açıkçası umurumda değil. Ben eğleniyorum ve mutluyum. Biliyorum ki buna gülen insanlar da var.

 

Bu yazı ilk olarak JR. by Campaign Haziran 2017 sayısında yayımlanmıştır.