Katalonya’nın dünü

Yüzyıllardır yenilmesine rağmen davalarına devam eden ve Avrupa’nın en eski halklarından olan Katalanlar geçmişten bugüne neler yaşadı?

Can Elmas (22)

Öğrenci

 

 

Katalonya geçtiğimiz 2 aydır dünyanın gündemindeki en önemli konu olarak göze çarpıyor. Avrupa’nın ortasında köklü bir devletin sınırlarının değişme ihtimali gerçekten ilginç bir konu. Bahsettiğimiz ülke bir Balkan ülkesi değil, her on yılda bir sınırlarında bir huzursuzluk yaşamıyor. Bahsettiğimiz ülke yüzyıllardır Kıta Avrupası’nda önemini korumuş, zaman zaman Kıta Avrupası’nı şekillendirmiş yönetmiş olan ve yüzlerce yıldır İber yarımadasının en önemli gücü olan İspanya. Hal böyle olunca İspanya’nın bölünme ihtimalinin tüm dünyanın dikkatini çekmemesi imkansız. Hatta bu ilgi öyle bir hal almış ki şu an Barcelona tam bir televizyon stüdyosuna dönüşmüş durumda. Her adım başı bir kamerayla bir muhabirle karşılaşabiliyorsunuz. Canlı yayın araçlarının otobüslerden daha sık önünüzden geçmesi sinirlerinizi bozabiliyor. Bütün dünya işi gücü bırakmış gözlerini Barcelona’ya çevirmiş gibi hissediyorsunuz. Kimse görmeden ağzınızdaki sakızdan kurtulmak isteyip yere atayım deseniz CNN’de ya da French 24’de akşama kendinizi seyredip utanabilirsiniz. Durum böyleyken ben Barcelona ile ilgili uzun bir gezi yazısı hazırlama kararımdan vazgeçip Katalonya meselesine değinmek istedim çünkü bu sıralar Barcelona turistlerin değil kaşiflerin vakanüvislerin gezmesi gereken bir yer!

Eğer Game of Thrones’u seviyorsanız İspanya tarihini de bugünün politik gelişmelerini de çok seveceğinize eminim. İspanya’nın Game of Thrones’tan tek farkı ejderhaların olmaması. Bakın Ak Gezenler’den falan da yok demeyin Falanjelistler(Franco yanlıları) onları aratmaz. Biz İspanya tarihinin derin sularına inmeye kalkarsak çıkamayız ama Katalonya özelinde biraz da olsa tarihinden bahsetmezsek durumu anlamamız mümkün değil.

Bugün özellikle Türkiye’de Katalonya meselesi sadece ekonomik yanlarıyla ve Franco döneminde Katalanların yaşadıkları sıkıntılarla anılıyor ama bu meselenin sadece bir yüzü ve bu da durumu açıklamaya yetmiyor. Çünkü Franco döneminde kendine has kültürleri olan tüm etnik unsurlar benzer sıkıntıları çektiler ama onlar yeni sisteme adapte olabilirken Katalanlar nasıl daha da milliyetçi oldular işte bu durum sadece 2 faktörle açıklamaya kalkılınca anlaşılmaz oluyor.

İber yarımadasına ilk yerleşimler kurulurken bugünkü İtalya topraklarından gelen Latince’ye çok benzer bir dil konuşan bir koloni bölgeye yerleşti. Gel zaman git zaman nüfusları arttı ve bölgeye yayılmaya başladılar. Barcelona’nın temellerini attılar. Yüzlerce yıllık bu bağımsızlık ve yarı bağımsızlıkla geçen serüvenleri Müslümanların tüm İber yarımadasını ele geçirmesiyle noktalandı. Charles Martel’in Puvutya Muharebesinde Müslüman ordusunu yenilgiye uğratması Fransa’nın içlerine girmeye hazırlanan Emevilerin, Fransa sınırında kalan Katalonya’yı da Franklerin eline bırakmasıyla sonuçlandı. Frankler Katalonya’yı otonom yönetim denen yani “kendi kendinize ne yaparsanız yapın para lazım olursa asker lazım olursa haberleşiriz” şeklinde açıklanabilecek sistemle özgür bıraktılar. Katalonya bu devirde Müslümanların elinde kalan diğer bölgelerden farklı olarak kendi kimliğini daha güçlü bir şekilde korudu ve diğerleriyle kültürel farklılıkları biraz da olsa daha belirginleşti. Bugünkü Zaragoza şehrinde bulunan Madrid’le Barcelona arasında bulunan Aragon Krallğı Müslümanlardan bağımsızlığını kazandığı gibi İspanya’nın Akdeniz kıyılarında büyük güç oluşturmaya başladı. Bunun için de Katalanlarla anlaşarak evlilikler yoluyla ülkeleri birleştirdiler. Bu devirler Katalonya için iyi dönemlerdi çünkü ne onlara karışan eden vardı ne de ticarette sıkıntı yaratan rakipleri vardı. Ancak bu güzel günlerin de bir sonu gelecekti tabii. İber yarımadasında Müslümanların etkisinin azalmaya başlamasıyla tüm güç dengeleri değişmeye başladı bu da diğer İspanyol Krallıklarının güçlenmeye başlamasına sebep oldu. Aragon Krallığı Müslümanların İber yarımadasından atılmasını istiyordu bunun için Castellonalarla birleşme yoluna gitti ve bugünkü İspanya’nın tohumlarını atacak olan Isabella (Madrid ve batı İspanya’ya hükmeden Castellonaların Kraliçesi) ve Aragon Kralı Fernando’nun evliliği gerçekleşti. Bu dönemde Katalanlar için her şey aynıydı ama bu evlilikten doğan sonraki kral Katalanların zenginliklerine ve otonom yönetimlerine göz dikti onlara baskılar uygulamaya başladı. Katalanların sıkıntıları bu yıllarda başladı. Müslümanların olmadığı Yahudilerin Osmanlı’ya ve diğer ülkelere kaçmak zorunda kaldığı yeni İspanya’da sıra Katalanlara gelmişti. Katalanların etkin bir güç olmasının önüne geçilmeye çalışıldı. Çünkü Katalanların diğer Akdeniz devletleriyle olan ticari ilişkileri kültürel bağları İspanya merkezi yönetimini çok rahatsız ediyordu. Venediklilerle Cenevizlerle kurdukları yakınlıkların sorun yaratabileceğini düşünen İspanyol Kralları bu bölgeye göz açtırmama konusunda hem fikirlerdi. İspanya’nın batı kıyıları deniz seferleri ve sömürgelerden dolayı zenginleşirken bu dönemde Katalanlar için durum tam tersine işliyordu. Deniz seferlerine katılamamaları Katalan kimliğiyle İspanyol kimliğini tamamen birbirinden uzaklaştırdı. Akdenizli kalan Katalanlarla dünya imparatorluğu haline gelen İspanya artık ortak yanlardan daha çok farklılıklara sahiplerdi.

Öyle ki Katalonlar artık her fırsatı değerlendirip İspanya ile tüm bağlarını koparmak istiyorlardı. 1700’lü yılların başında İspanya İmparatoru arkasında veliaht bırakmadan ölünce Avrupa’nın en büyük iki ailesi Borbonlar ve Habsburglar yeni imparatorun kim olacağı konusunda karşı karşıya geldiler. Habsburglar Kutsal Cermen İmparatorluğu ve Avusturya başta olmak üzere pek çok ülkede hanedanlıkları sürdürüyorlardı. Borbonlar ise Fransa’nın yönetici ailesiydi. Bu iki süper gücün İspanya tahtına kimin geçeceği konusunda müdahil olmaya çalışmaları ve bunun üzerine savaş çıkması üzerine Katalanlar Habsburglar ile güçlerini birleştirip İspanya’nın içlerine yürüdüler. İspanya Fransızların yardımıyla Habsburgları ve Katalanları yendi. Fransa’nın meşhur hanedanı Borbonlar İspanya’da yönetimi ele geçirdi. İlk işleri kendilerini savaşta büyük sıkıntıya sokan Katalanların peşine düşmek oldu. Katalanlar İspanyollarla kendilerini tek başlarına buluverdiler. Barcelona’ya büyük bir kuşatmanın ardından giren Fransız ve İspanyol askerler intikam duygusuyla Katalanları kılıçtan geçirdi. 11 Eylül 1714’te Katalanlara ait her şey yasaklandı resmi olarak Katalanca konuşmak yasaklandı. Bu tarih Katalonya Ulusal Günü olarak anılır ve Katalonya’nın halen en değerli günlerinden biridir. Katalonya sanayi devriminden sonra ekonomik olarak gelişmeye başlaması ve işçi kesiminin güçlenip Katalonya’nın kültürel değerlerine sahip çıkmaya başlamasıyla yine İspanya’nın başını ağrıtmaya başladı. 1800’lerin sonunda yaşanan taht mücadelesinde kendilerine otonomi vadeden tarafın yanında mücadele etmeye başladılar ancak Kraliçe 2.Isabel’in savaşı kazanmasıyla yine kaybeden tarafta yer almış oldular ve üzerlerindeki baskı arttı. Bu dönemde siyasi yapılanmalarıyla kendi milliyetçi çizgilerini sisteme döktüler. İspanya’da cumhuriyetin ilanıyla tekrar kurumlarına ve dillerine kavuştular ancak Franco’nun darbe girişiminin iç savaşa dönüşmesiyle Katalanlar içinde tekrar zor bir dönem başladı. İspanya iç savaşında cumhuriyet yanlısı Akdeniz kıyıları en şiddetli mücadeleyi vermişti. Katalanlar verdikleri mücadeleye rağmen kaybettiler. Franco’nun ordusunu o kadar uğraştırmışlardı ki Franco yönetimi onların belini kırmak için Barcelona’yı ele geçirdiği gibi 30 bin kişiyi hapse attı. Binlerce kişiyi sürgüne yolladı. Katalanca tekrar yasaklandı. Merkezi yönetime bağlanarak tüm Katalan kurumları feshedildi. Dönemin önemli Katalan entelektüellerinin çoğu ya idam edildi ya da sürgüne yollandı.

Franco’nun en sevdiği Katalan Salvador Dali

İlginçtir ki Katalonya’nın önemli isimlerinden yıllarca Katalan siyasetine destek veren Salvador Dali savaş sırasında Fransa’da olmasına rağmen Franco ülkedeki çatışmaları bitirince ülkeye geri döndü. Franco’nun en büyük destekçilerinden biri oldu. Yapılan idamları tebrik etti. Franco İspanya’sının vitrin mankeni haline geldi. Franco’nun “aslında o kadar kötü olmadığının” ispatı olarak İspanya tarafından söylemleri servis edildi. Franco ile o kadar yakın ilişkiler kurdu ki Picasso gibi Franco karşıtı İspanyol sanatçılar tarafından aşağılandı. Bugün İspanyol bazı yazarlar Dali’nin Franco’yu iyiliğe doğru yönlendirmek için böyle bir misyon takındığını söyleseler de bu pek de kabul gören bir yaklaşım değil. Dali’nin Franco ile samimi bir ilişki kurduğu fikri daha yaygın ve kabul görüyor. Hatta Dali’nin yakın arkadaşlarının aktardığına göre Dali Franco’nun ölüm haberini duyduğunda yalnız kalmak isteyip göz yaşlarını tutamamış. Bu garip ilişki Franco’nun ölümüyle noktalansa da Dali kendi ölümünden önce de son konuşmasında Viva Espana Viva Cataluna diye haykırarak fikirlerinin değişmediğini dünyaya duyurmak istiyordu.

Katalonya’nın bugünü ve yarını

“İspanyollarla iyi geçinmek için kadınlarına ve sigaralarına dokunmayacaksınız.” Hemingway, Çanlar Kimin İçin Çalıyor isimli efsanevi romanında İspanyollarla ilgili şakayla karışık bu önemli tespiti yapar. Gündelik hayatta çok uyumlu arkadaşlar olan İspanyolların bazı konularda çok hassaslaşabildiğini ve tamamen farklı insanlara dönüşebildiklerinin bir işaretidir bu söz. Katalonya konusu İspanyolların en hassaslaştığı konu. Öyle ki yıllardır dünyanın her köşesinde demokrasi bayraktarlığı yapan Avrupa Birliği bile Katalonya konusunda araya girmekten kaçınmak zorunda kaldı. Aylardır Avrupa’nın ortasında olup bitenlere gözlerini yumdu ve basit açıklamalarla görevini savmaya çalıştı. Avrupa Birliği’ni bile korkutan bu konunun tarihi kökenlerini biraz da olsa inceledik. Burada karşımıza bu bölgenin, koskoca Güney Amerika’yı yutan İspanyol kültürünün yutamadığı zorlu bir bölge olduğu çıktı.

Yüzyıllardır yenilmelerine rağmen davalarına devam eden Avrupa’nın en eski halklarından olan Katalanların mücadelesi günümüzde daha da hararetlenmiş durumda. Ama burada yanılmamamız gereken önemli bir nokta var. Mesela bağımsızlık haykırışlarıyla gündeme gelen Katalanların tek vücut olduğunu düşünmemiz lazım. Bugün Katalonya’da bağımsızlık istemeyenlerin sayısı da belki bir o kadar fazla. Referandumda yüzde 90’ların üzerinde evet çıkmasına aldanmamak lazım çünkü muhaliflerin pek çoğu seçimi anayasaya aykırı gördüğü için boykot etti. Ulusal polisin de seçimi illegal olarak görüp operasyonlar düzenlemeleriyle seçim sonuçları tüm Katalonya’yı yansıtmaktan çok uzaklaştı. Bu aralar Barcelona’da bir gün Visca Catalunya (Katalanca: Yaşa katalonya) sloganları ile diğer gün Viva Cataluna (İspanyolca: Yaşa Katalonya) ile ya da Cataluna es Espana (Katalonya İspanya’dır) sloganlarıyla eylemler yapılıyor. Muhalifler sadece yüzde 38’in oylarıyla Katalonya’nın İspanya’dan ayrılamayacağını söylüyorlar. Hal böyle iken tüm Katalonya birlik oldu bağımsızlığa yürüyor diyemeyiz. Zaten Avrupa Birliği ve Nato bağımsızlık taraftarı olmadıklarını açıklamak zorunda kaldılar. Yasal olarak bağımsızlık yanlılarının ellerinde pek bir koz kalmadığını söylemek mümkün. Tam da bu yüzden Katalonya yönetimi erken seçim kararı aldı. Bağımsızlık yanlısı partilerin daha güçlenerek meclise gelip dünyaya bu hareket durdurulamaz mesajı vermek istiyorlar. Ancak halihazırdaki Katalonya Özerk Yönetimi Başkanı Puigdemont’un bu seçimden önce anayasaya aykırı eylemlerinden dolayı tutuklanabileceği konuşuluyor. Belçika, Puigdemont’a siyasi sığınma hakkı vereceğini açıkladı. Puigdemont siyasi sığınmayı reddetti ama İspanya’dan garanti alıncaya kadar dönmeyeceğini açıkladı. Gün aşırı yaptığı basın toplantıları ile Avrupa toplumlarının desteğini kazanmaya çalışıyor. Tüm bunların yanında Katalonya’nın özerkliği geçici olarak askıya alındı. Katalonya seçimlere kadar sivil itaatsizlik eylemleriyle davasını dünya gündeminde tutmaya çalışacak. Bu sayede İspanya’yı yeni anayasa yapmaya zorlamak ve bu anayasada bölgelerin referandumla ayrılabilmelerini sağlayacak maddeler olmasını sağlamaya çalışacaklar. Ancak İspanya’da paralel olarak yükselen milliyetçiliğin buna izin vermeyeceği Franco’nun güneşi kadar ortada.

İşte tüm bunlar bize gösteriyor ki Katalonya kendisini dünyaya haklı gösterecek sebepler bulamazsa ve dünyanın desteğini kazanamazsa yine bir yenilgi ile karşı karşıya gelmiş olacak. Dünya demokrasileri hala arkasında silahlı güçlerin olmadığı referandumlarla haritaların değişebileceği bir düzeye gelmiş değil. İşte bu yüzden Katalonya’nın işi çok zor.

Eğer Katalonya bağımsız olursa İspanya nasıl değişecek:

  • 46 milyon nüfusu olan İspanya 39 milyona düşecek.
  • Gayri milli hasılasının %20’sini kaybedecek.
  • Toplam ihracatının yüzde 33’nü yapan bir bölgeyi kaybetmiş olacak.
  • Ülkeye gelen yabancı yatırımların yüzde 33’ünü kaybedecek.
  • Ancak tüm bunlara rağmen Avrupa’nın 4. büyük ekonomisi olarak kalacak..

El Clasico gerçekten tarihi olacak

21 Aralık’ta Katalonya’da erken seçim yapılması planlanıyor. Tam bu tarihten bir gün önce Real Madrid Barcelona’yı evinde ağırlayacak. Puyol’un deyimiyle Katalonya’nın milli takımı olan Barcelona ile yıllarca Franco’nun takımı olarak anılmış Real Madrid’in bu maçı siyasi atmosferin çok yüksek olduğu bir dönemde gerçekleşecek olması bakımından bir maçtan çok daha fazlası olacak ve uzun yıllar konuşulacak. Çünkü Madrid’in ve Barcelona’nın oyuncuları da başta Ramos ve Pique olmak üzere açıkça taraf oldular. Maç sırasında taraftarların da tarafını belli etmemesi imkansız gibi gözüküyor.

Bu yazı ilk olarak JR. by Campaign Aralık 2017 sayısında yayımlanmıştır.